16 Aralık 2007 Pazar

Dikey Geçiş Yönetmeliği Değişti

Dikey Geçiş Yönetmeliği Değişti
adaylar1Meslek yüksekokulları ve açıköğretim ön lisans programlarından mezun olan başarılı öğrencilerin örgün öğretim ve açıköğretim lisans programlarına dikey geçiş yapmalarını düzenleyen yönetmelik değişti. Yönetmelikte iki yeni düzenleme göze çarpmaktadır. Bu düzenlemelerden en önemlisi "dikey geçiş için yapılacak sınavlara en çok üç kez girebilirler" şeklindeki sınırlamanın kaldırılmasıdır. Devamı için başlığa tıklayınız.
16 Aralık 2007 09:53

16 Aralık 2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan düzenleme ile Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Devamları Hakkında Yönetmeliği değiştirilmiştir. Değişikliğe göre;

1- Dikey geçiş sonrasında, Lisans Öğrenimine Hazırlık Programına alınan öğrencilerden, programda başarısız olanların üniversite ile ilişiklerinin kesilmesi uygulamasına son verilmiştir. Yapılan yeni düzenlemeye göre sadece iki dersten fazla dersten başarısız olan öğrencinin ilişiği kesilecektir. En fazla iki dersten başarısız olan öğrenciler ise başarısız oldukları dersleri üçüncü sınıfta almak kaydıyla, üçüncü sınıfa kaydedileceklerdir.


2- Yönetmeliğin 4. maddesi kaldırılmıştır. Bu madde şu şekildedir. "
Dikey Geçiş İçin Başvuru Koşulları
MADDE 4 – (Değişik: RG-20/03/2007-26468)
Bu Yönetmeliğin 2 nci maddesi kapsamındaki yükseköğretim programlarına dikey geçiş için başvuracak adaylar dikey geçiş için yapılacak sınavlara en çok üç kez girebilirler."

Kaldırılan bu düzenleme ile DGS'ye girişlerideki en çok 3 kez girebilme sınırı kaldırılmıştır.

İŞTE 16 ARALIK 2007 TARİHİNDE YAYIMLANAN DÜZENLEME

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından:

MESLEK YÜKSEKOKULLARI VE AÇIKÖĞRETİM ÖN LİSANS PROGRAMLARI MEZUNLARININ LİSANS ÖĞRENİMİNE DEVAMLARI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 19/2/2002 tarihli ve 24676 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Devamları Hakkında Yönetmeliğin 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 9 – Lisans öğrenimine başlama hakkını elde eden öğrencilere üniversitelerince Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanır. Bu programda öğrenciye birinci ve ikinci sınıflardan eksik olduğu alanlarda ders sorumluluğu yüklenir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi iki yarıyıldır. Ancak öğrencilerin okudukları derslerin özellikleri, yıllık ders programları, öğretim elemanları ve hazırlık programındaki durumları dikkate alınarak Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi istisnai olarak bir yarıyıl daha uzatılabilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programını başarıyla tamamlayan öğrencilerin üniversitelerin üçüncü sınıfına kayıtları yapılır. Programda aldığı derslerden en fazla iki dersten başarısız olan öğrenciler, başarısız oldukları dersleri üçüncü sınıfta almak kaydıyla, üçüncü sınıfa kaydedilirler; iki dersten fazla dersten başarısız olanların ise üniversite ile ilişiği kesilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanan açıköğretim lisans programlarında başarısız olanların üniversite ile ilişiği kesilmez. Yabancı dille öğretim yapılan programlarda öğrencilerin Lisans Öğrenimine Hazırlık Programına başlayabilmeleri için üniversitenin yapacağı yabancı dil muafiyet sınavını geçmeleri veya yabancı dil hazırlık sınıfına devam ederek başarılı olmaları gerekir. Yabancı dil hazırlık programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Gerek yabancı dil hazırlık eğitimi ve gerekse Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı süresinde öğrenciler tüm öğrencilik haklarından aynen yararlanırlar. Yabancı Dil Hazırlık Sınıfında başarısız olarak ilişiği kesilen öğrenciler, Türkçe eğitim yapan aynı adlı yükseköğretim programlarına ÖSYM'ce yerleştirilebilirler."

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

ESKİ MADDE HÜKMÜ

Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı

MADDE 9 – (Değişik: RG-20/05/2006-26173)
Lisans öğrenimine başlama hakkını elde eden öğrencilere üniversitelerince uygulanır. Bu programda öğrenciye birinci ve ikinci sınıflardan eksik olduğu alanlarda ders sorumluluğu yüklenir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi iki yarıyıldır. Ancak öğrencilerin okudukları derslerin özellikleri, yıllık ders programları, öğretim elemanları ve hazırlık programındaki durumları dikkate alınarak Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi istisnai olarak bir yarıyıl daha uzatılabilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programını başarıyla tamamlayan öğrencilerin üniversitelerin üçüncü sınıfına kayıtları yapılır, başarısız olanların ise üniversite ile ilişiği kesilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanan açıköğretim lisans programlarında başarısız olanların üniversite ile ilişiği kesilmez. Yabancı dille öğretim yapılan programlarda öğrencilerin Lisans Öğrenimine Hazırlık Programına başlayabilmeleri için üniversitenin yapacağı yabancı dil muafiyet sınavını geçmeleri veya yabancı dil hazırlık sınıfına devam ederek başarılı olmaları gerekir. Yabancı dil hazırlık programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Gerek yabancı dil hazırlık eğitimi ve gerekse Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı süresinde öğrenciler tüm öğrencilik haklarından aynen yararlanırlar. Yabancı Dil Hazırlık Sınıfında başarısız olarak ilişiği kesilen öğrenciler, Türkçe
Lisans Öğrenimine Hazırlık Programıeğitim yapan aynı adlı yükseköğretim programlarına ÖSYM'ce yerleştirilebilirler.

14 Aralık 2007 Cuma

Memurlara göre Teziç dönemi hayal kırıklığı

Memurlara-gore-Tezic-donemi-hayal-kirikligi


Türkiye'de memurların yüzde 81'i önceki gün görev süresi sona eren YÖK eski Başkanı Erdoğan Teziç dönemini hayal kırıklığı olarak değerlendiriyor.

10 Aralık 2007 Pazartesi

Gül, YÖK Başkanını atadı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığı'na Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ı atadı.

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve ODTÜ'de sosyoloji dersleri veren Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan aynı zamanda Ankara merkezli düşünce araştırma kuruluşu Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu'nun Bilim ve Danışma Kurulu Başkanlığı ile Uluslararası Güvenlik ve İnsan Hakları Araştırma Merkezi üyeliğini yürütmektedir.

5 Mart 1951 doğumlu Prof. Yusuf Ziya Özcan, 1973 yılında Ankara Üniversitesi'nden mezun oldu. Yüksek lisansını 1978 yılında Chicago Üniversitesinde, doktorasını da yine aynı üniversitede 1981 yılında tamamladı.

Eylül 2003- Ağustos 2004 tarihleri arasında ODTÜ Sosyal Bilimler Fakültesi Başkanlığı görevini yürüttü. Ocak 2004'ten beri FulBright Komisyonu üyesi ve Başkan yardımcısı.

Anadolu Ajansı

Yeni YÖK Başkanı'nın bilinmeyenleri

Cumhurbaşkanı Gül’ün Y. Ziya Özcan’ı YÖK Başkanı olarak ataması gündeme bomba gibi düştü. Peki Özcan hakkında neler biliyoruz. İşte öğrencilerinin dilinden yeni YÖK Başkanı:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Yusuf Ziya Özcan’ı YÖK başkanı olarak ataması gündeme bomba gibi düştü. Gül’ün, son bir aydır medyada adı geçen isimlerin aksine sürpriz bir ismi ataması medyayı da hazırlıksız yakaladı. Medyanın ve kamuoyunun yakından tanımadığı Özcan hakkında ilk bilgi için internette arama motorlarına ve formalara başvuruldu. Tabiî ki en birici adreste, Ekşi Sözlük oldu.

Peki Türkiye’nin 5.YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkında bugüne kadar Ekşi Sözlük’e neler yazılmış dersiniz? Özcan’ın öğrencileri tarafından da yazılan entrylere göre, yeni YÖK Başkanı çok sevilen bir isim ve gerçek bir babacan. Fakat bu yorumların dışında çok ilginç bilgiler de var yeni YÖK başkanı hakkında…

Sözlük yazarlarının yorumlarına bakılırsa Yusuf Ziya Özcan, müthiş muhabbeti olan birisi, altın corss kalemle evrak imzalıyor, pipo içiyor ve dersler de çok argo konuşuyor.

İşte yeni YÖK başkanı hakkında Ekşi Sözlük’te yazılanlar:

*ODTÜ sosyoloji hocası. Chicago doktoralı, müthiş muhabbet insanı, pipo içicisi, metot dersi hocası, yeni bolum başkanı.

(lizarazu)

"HELAL OLSUN KOÇUM"

*Bilkent’te hoca olan kıvılcım Metin’in kocasıdır. ODTÜ’ye 2 sene boyunca Bilkent kapısından girerken “Yusuf Ziya hoca ile tez hazırlıyorum, geçmem lazım” diyerek şanını kullanmama hiç kızmamış, sırtıma bir tane patlatarak “helal olsun koçum” demiştir.

(flagg)

"AT SİNEĞİ, ÖKÜZ HERİF..."

*İlk dersine gelenler yedikleri naif küfürlere anlam veremezler. Ama küfür yedikçe daha çok severler. Bizzat Yusuf hoca bana at sineği, öküz herif desin diye yanına gidenleri bilirim (ben). Öğrencilerini çok tutar hem de hiç ayrım yapmaksızın. Öğrenciler içinden bir kişi duymamışımdır hakkında kötü söz söyleyen. Cumhurbaşkanı olsa az gelir diye muhabbetler bile döner hakkında. Sevilesi insan ve sevilen bir insandır.

(milanur)

*Tanıdığım en çok küfür eden hoca. Ama yakışıyor mu, yakışıyor elbette. (common people)

ÇOCUĞUYLA DERSE GELDİ

*Derse bir buçuk yaşındaki oğlunu getirip kucağında çocuğuyla ders anlattıktan sonra karizmasını az da olsa yitirse de, saçımızı başımızı yolması ihtimaline karşı yine de saygıyla eğildiğimiz hoca. Ayrıca oğluna “sen ne antika adamsın lan” demesi de, öğrencileriyle çocuğu arasında fark gütmediğinin kanıtıdır.

(canzi)

*Bölüm başkanlığının ilk günlerinde oğlunu kucağına almış baba. Söz konusu günlerden birinde bölümdeki acil evraklar için sekreterimiz Sündüz abla peşinden koşarken "olmaz kızım simdi, bebeğin banyosu var gidip onu seyredeceğim" demiş hepimizi afallatmıştır.

Bir de o şaşkın bakışlarımız için bizi azarlayarak evine koşmuştur.

(aman veyahut da kaderkismet)

*Aman göz göze gelirim de “sen söyle” der diye kafamı önümden kaldıramadığım için dersinde boynumun tutulduğu az bulunan hoca türlerinden kendisi. Askılı giyersen halka açılmış, geç gelirsen bok herif olmuş olursun.

(zindirella)

*ODTÜ Sosyoloji’nin sevimli ve delibozuk hocası… Küfrettiğinde insanı gülümsetebilen bir insan. Öğrencileri için var olan hocalardan biri. (hayalettin)

ALTIN KALEMLE İMZA...

*Türkiye’de akademide adam gibi bir adam arıyorsanız hiç aramayın boşuna Yusuf ziya Özcan’ın yanına gidin…

(milanur)

*İdeolojik olarak zıt kutuplarda olmamıza rağmen ideolojinin insan ilişkilerinin samimiyet ekseninde hiç bir öneminin olmadığını göstermiş kişidir kendisi. Üstün yetenekli bir akademisyen olması bir tarafa, gerçek bir eğitmendir aynı zamanda. Namusuna, doğruluğuna, tatlı-sert üslubuna ve zekasına hayran olmamak mümkün değildir eğer ideolojik saplantılarınızın körleştirmediği gözleriniz varsa elbette… Böyle adamlar lazım bu ülkeye; sağcısı ve solcusuyla eğer böyle akademisyenleri barındırabilirse üniversiteler,YÖK’ün gölgesi biraz daha çekilecektir geriye ve bilimin aydınlık ışığı biraz daha yansıyacaktır Ziya hoca karakterinde akademisyenlerin açtığı pencerelerden.

(spleen parnasien)

*Olması gerektiği gibidir Yusuf hoca. Binbir yalan dolan oyun arasında doğru düzgün kalabilmeyi becermiştir. Bu anlamda hayret hissi uyandırır insanda. Yediği ekmekten midir içtiği sudan mıdır bilemesek de sırını çözemesek de var olmasından mutluluk duyarız.

Gobi Çöl’ü gibidir ve Yusuf Ziya Özcan. Bu çölde gördüğünüz bir subaşıdır ki en güzeli bu gördüğünüzün gerçek olmasıdır.

(milanur)

*Bir karizma şeysi. Pipo içer, racon keser, cross kalemle evrak imzalar.

(mayapan)

Not: Yeni YÖK Başlanı Yusuf Ziya Özcan hakkında yazılan bu yorumlar eksizozluk.com'dan alınmış olup içeriklerinde hiçbir değişiklik yapılmamıştır.

1 Aralık 2007 Cumartesi

Bizdeki YÖK, Avrupa'da yok


AB'de hiçbir kurum, üniversiteler üzerinde etki ve yetki sahibi değil.
Çeşitli dönemlerde yaptığı siyasî açıklamalarla tartışmaların merkezine yerleşen YÖK, yine gündemde. Rektörler Komitesi'ni toplayarak 'sivil anayasa' hazırlıklarının durdurulmasını isteyen YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, hükümetin tepkisini çekti.

Yasakçı düzenlemelere' Avrupa'yı dayanak gösteren Teziç'in tezleri AB ülkelerindeki uygulamalarla ters düşerken, dışarıda yükseköğretim kuruluşlarının işleyişi de tartışmaya açıldı. Avrupa'da, Türkiye'deki gibi, üniversiteler üzerinde etki ve yetki sahibi olan YÖK benzeri bir kurum bulunmuyor. Yönetim biçimi konusunda ülkeler arasında farklılıklar olsa da üniversiteler genelde rektörlerini, öğretim üyelerini ve araştırma projelerini özgürce belirleyebiliyor.

Rektörlük ya da başkanlık koltuğuna, seçimden birinci çıkan aday atanıyor. Almanya gibi bazı ülkelerde seçilen adaylar milli eğitim bakanlıkları tarafından onanıyor. İngiltere'de, yükseköğretim kurumları büyük oranda devlet tarafından finanse edilmesine rağmen, üniversiteler adeta bir şirket gibi bağımsız çalışıyor. Avrupa ülkelerinin genelinde devlet, ancak dışarıdan denetleyici ve yer yer düzenleyici bir aktör olarak sisteme katılıyor. Birçok ülke, değişen dünya şartlarında üniversitelerin rekabet gücünü artırmak için daha da "otonom" hale getirilmesini tartışıyor.

Fransa, geçtiğimiz yaz 'mevcut yönetim felcinden çıkabilmek' amacıyla, radikal bir üniversite reformu gerçekleştirdi. Üniversiteleri, mali, idari ve araştırma alanlarında daha bağımsız kılmayı öngören proje, yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin seçim taahhütlerinden birisiydi. Paris, hantal yapısıyla dünyadaki uluslar arası yarışta geride kalan üniversitelerini yeni sistemle atağa geçirmeyi hedefliyor. Avrupa Üniversiteleri Derneği (EUA) Genel Sekreteri Lesley Wilson, üniversitelere daha fazla otonomi verilmesinin önemine işaret ederken, bunun 'Avrupa üniversite sisteminin parçalanmasına verilecek bir cevap olacağını' savunuyor. Türkiye ve 5 Avrupa ülkesinin üniversite yönetim sistemi ise özetle şöyle işliyor:

Almanya: Eyalet sistemi ile yönetilen Almanya'da, üniversiteler eyalet hükümetlerine bağlı olarak çalışıyor. Federal hükümetin, üniversiteler üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Almanya'daki üniversite yönetimine ilişkin bilgi veren Münih Uygulamalı Bilimler Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Bucak, Almanya'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirterek, "YÖK, politik bir kurum." diyor.

Münih Üniversitesi'nin de bulunduğu Bavyera eyaletindeki üniversitelerde rektörler, fakülte dekanları ve üniversite senatosunun oluşturduğu geniş bir kurul tarafından seçiliyor. Seçimde birinci olan adayın ismi onay için eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın, bu ismi geri çevirme hakkı var; fakat genelde onaylıyor. Geri çevirebilmesi için önemli bir gerekçenin olması gerekiyor. Siyasi ya da ideolojik duruşların bu kapsamda çok önemli olmadığına dikkat çeken Prof. Bucak, "Altın kaşık çalmadığın müddetçe sorun çıkmıyor." şeklinde konuşuyor.

Eyalet hükümeti, öğretim üyesi alımında söz sahibi. Üniversiteler oluşturdukları seçme ve sınav mekanizmasıyla belirledikleri üç adayı, eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiyor. Bakanlık adaylardan birini işe alabileceği gibi, listeyi geri çevirme hakkına sahip. 2008'de üniversitelerle ilgili federal yasaların tamamı geçerliliğini yitirecek.

Belçika: Belçika'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirten Brüksel Saint-Louis Üniversitesi (Facultés universitaires Saint-Louis) öğretim görevlisi sosyolog Ural Manço, "YÖK gibi bir mekanizma koordinasyon olarak bile yok." diyor. Belçika'nın Frankofon bölgesinde üniversitelerde rektörler seçimle iş başına geliyor.

Seçimde, sadece tam zamanlı çalışan öğretim üyeleri oy kullanabiliyor. Siyasi seçim kampanyalarına benzer kampanyaların yapıldığı seçimlerden birinci çıkan, doğrudan rektör oluyor. Üniversitelerin, akademisyenlerin, idari personelin ve öğrencilerin temsilcilerinden oluşan bir 'genel kurul'u bulunuyor. Bunun dışında; siyasetçilerin, öğretim üyelerinin ve yerel yöneticilerin temsilcilerinin bulunduğu bir 'işletme kurulu' var. Ayrıca, milli eğitim bakanlığının belirlediği bir hükümet komiseri istediği zaman gelerek harcamalar ve atamalar gibi konularda denetleme yapabiliyor.

Rektörleri bir araya getiren bir rektörler konseyi var, fakat üniversiteler üzerinde yetkisi bulunmayan bu kurum 'istişare organı' olarak çalışıyor. Belçika'da, öğretim üyesi alımına milli eğitim bakanlığı karışmıyor. Kadro tahsisinin ardından fakülteler bünyesinde oluşturulan kurullar son sözü söylüyor.

İngiltere: İngiliz üniversiteleri, Avrupa'nın en bağımsız yükseköğretim kurumları arasında yer alıyor. Büyük oranda kamu tarafından finanse edilen İngiliz üniversiteleri, bir şirket gibi çalışıyor. Devletin denetimi sadece kalite denetimi ve mali alanlarla sınırlı. Üniversitelere fon tahsisi için kurulan dört Yükseköğretim konseyi (HEFC), aynı zamanda belirli aralıklarla buraları denetliyor. İngiliz üniversitelerinde rektör düzeyindeki yetkili yönetici Vice-Chancellor. Her üniversitede yönetim organı niteliğinde bir konsey (council) ve court bulunuyor.

Vice-Chancellor, üniversite senatosunun da görüşü alınarak konsey tarafından seçilir. Konseyin üyeleri arasında, öğretim üyeleri ve öğrenci birlikleri temsilcileri, court üyeleri ve konsey tarafından atanan kişiler bulunuyor. Yılda bir toplanan court'da yılın değerlendirmesi ve denetimi yapılır. Temsili yetkileri olan 'chancellor' başkanlığındaki court'a, siyasileri ve yerel yönetimlerin temsilcileri katılıyor. Öte yandan, Oxford ve Cambridge'de üniversite yöneticisi, geleneksel olarak üniversiteyi oluşturan kolejlerin yöneticileri arasından en kıdemli profesörlerin oluşturduğu 'Regent House' tarafından seçiliyor.

Hollanda: Hollanda'da yükseköğretim kurumları Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı'na bağlı. Üniversiteler, milli eğitim bakanı tarafından atanan, 5'er üyeli bir denetleme kurulu ile rektörler ve dekanlardan oluşan icra kurulu tarafından yönetiliyor. Denetim kurulunun rektörü ve dekanları görevden almak yetkisi bulunuyor.

Rektör; fakülte, denetim kurulu ve icra kurulu temsilcilerinin bulunduğu özel olarak oluşturulan bir komisyon tarafından seçilerek onay için bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın bu ismi geri çevirme yetkisi var; fakat genelde üniversite tarafından seçilen aday onaylanıyor. Öte yandan bakanlık, öğretim üyesi alımına karışmıyor. Bu konuda söz, her fakülte bünyesinde oluşturulan komisyonlara ait.

Türkiye: 1981 yılında 'üniversitelere çekidüzen vermek için' kurulan YÖK, yükseköğretimin tüm iş ve işlemlerinde yetkili bir organ. Önce yasası çıkarılan, bir yıl sonra da yetkileri aynen anayasaya konularak güvence alınan YÖK, 'üniversitelerin öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek ve denetlemek'le görevli. Her üniversite için 6 rektör adayını 3'e indirme yetkisi olan YÖK, rektörlerin sunduğu 3 isimden istediği birini dekan olarak atıyor.

Öğretim üyelerine meslekten mene kadar ceza verme yetkisinde olan YÖK, olağanüstü dönemlerde sergilediği antidemokratik tutumlarıyla gündemde. 28 Şubat sürecinde istemediği rektörleri istifaya zorlayan YÖK'ün, rektörleri soruşturup görevden alması da mümkün. Ancak rektör atamalarında olduğu gibi görevden almalarda da son imza cumhurbaşkanına ait. 21 üyeli YÖK'e cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul 7'şer üye veriyor. YÖK'ün başkanı ise cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.

Fransa'da idare değil, birey önemli

Yükseköğretim kurumlarının yönetiminin sık sık tartışma konusu olduğu Fransa'da hükümet, akademi dünyasından gelen sert tepkilere rağmen üniversiteleri modernleştirmek ve uluslararası alanda daha iyi rekabet edebilmelerini sağlamak amacıyla geçen ağustos ayında köklü bir üniversite reformu yasası çıkardı. Yasa, üniversitelerin idari ve inisiyatif yetkilerini büyük oranda artırıyor. Fransa'da üniversiteleri seçimle iş başına gelen 'başkan' (président) idare ediyor. Başkanın seçilmesine bir üst kurul, milli eğitim bakanlığı ya da Elysee Sarayı karışmıyor.

Başkan, üç ayrı kurulun üyeleri tarafından seçiliyor: 60 üyeli İdari Kurul (CA), 40 üyeli Üniversite Hayatı ve Etütler Kurulu (CEVU) ve 40 üyeli Bilim Kurulu (CS). Toplam 140 kişi olan bu üyelerin; 70'i öğretim üyesi, 33'ü öğrenci temsilcisi, 15'i çalışan personel ve 22'si yerel yönetimlerin ve işçi sendikalarının temsilcilerinden oluşuyor. 140 üzerinden 71 oyu alan aday doğrudan üniversite başkanı seçiliyor.

Rouen Üniversitesi'nin Türk başkanı Prof. Dr. Cafer Özkul, yeni yasanın seçimle iş başına gelen rektörleri daha etkin ve yetkin kıldığını belirterek başkanların yetkilerinin artırıldığını ifade ediyor. Yeni yasa, önemi artırılan İdari Kurul'un üye sayısını yarıya indiriyor. Fransa'da YÖK gibi üniversiteler üzerinde yetki sahibi olan bir kurumun olmadığını ifade eden Prof. Özkul, üniversiteleri ortak bir çatı altında toplayan bir Üniversite Başkanları Konferansı'nın (CPU) olduğunu belirtiyor.

Fakat bu kurulun üniversitelerin yönetiminde ya da organizasyonunda hiçbir yetkisi bulunmuyor. Cafer Özkül, kendisinin de üye olduğu CPU'yü 'görüş alıverişinin yapıldığı bir iştişare organı' olarak görüyor. CPU'ye yükseköğretimden sorumlu bakan başkanlık yapıyor.


3 Ekim 2007 Çarşamba

Üniversite için Son Şans

Üniversitelerdeki boş kontenjanlara yapılacak ek yerleştirme için başvuru süresi yarın sona erecek. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), üniversitelere ÖSS merkezi yerleştirme sonucunda boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması nedeniyle boşalan ve 2007-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayınlandıktan sonra açılan yükseköğretim programlarının kontenjanlarına ek yerleştirme yapacak.

Ek yerleştirmeye başvurabilmek için 2007-ÖSYS merkezi yerleştirmede hiçbir yere yerleştirilmemiş (veya Açıköğretim Fakültesinin kontenjansız programlarına yerleştirilmiş) olmak gerekiyor.

2007-ÖSYS'de sadece sınavsız geçiş için başvuran adaylardan Açıköğretimin kontenjansız programları hariç bir yükseköğretim programına yerleşmemiş olanlar da 2007-ÖSYS ek yerleştirmeye başvurabilecekler. 2007 yılında özel yetenek sınavı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarına kesin kayıt yaptırmış olanlar da ek yerleştirmeye başvurabilecekler 2007-ÖSYS merkezi yerleştirmede bir yükseköğretim programına yerleştirilmiş olan adaylar (Açıköğretim Fakültesinin kontenjansız programlarına yerleşenler hariç) ek yerleştirme için başvuramayacak.

Adaylar ek yerleştirme için hazırlanan kılavuzu ÖSYM'nin sınav merkezi yöneticiliklerinden 3 YTL karşılığında satın alabilecekler veya ÖSYM'nin ''osym.gov.tr'' adresinden ulaşılabilen internet sitesinde görebilecekler. Tercih işlemleri, başvuru merkezleri aracılığıyla veya kişisel olarak internet üzerinden yapılacak.

Postayla ÖSYM'ye gönderilen tercih formları, işleme alınmayacak. Ek yerleştirme işlemleri, ''2007 ÖSS Öğrenci Seçme Sınavı Kılavuzu'', ''2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu'' ile ''2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarına Ek Yerleştirme Kılavuzu''nda belirtilen esaslara göre yapılacak. Üniversitelerin ön lisans programlarında toplam 48 bin 753, lisans programlarında ise 18 bin 954 olmak üzere toplam 67 bin 707 boş kontenjan bulunuyor.

2 Ekim 2007 Salı

En az mezun Türkiye'de


OECD'nin eğitim raporu Türkiye'deki yükseköğrenim fotoğrafını ele verdi: 30 ülke arasında üniversite mezunu oranında sonuncuyuz. Genel ortalama yüzde 36, Türkiye'nin ortalaması yüzde 11. Şimdi beklenti yeni açılan üniversitelerde.

En az mezun Türkiye''de

Türkiye üniversite mezunu bakımından 30 OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) ülkesi arasında sonuncu çıktı. Merkezi Paris'te olan OECD "Eğitime Bakış 2007" raporunu açıkladı. Rapor, Türkiye'nin yüzde 11,2 yükseköğretim mezuniyet oranı ile OECD ülkeleri arasında son sırada yer aldığını gösterdi. OECD ülkelerinin genel ortalaması yüzde 36,4 olarak belirlendi. Türkiye'yi, yüzde 18 ile OECD çalışmalarına ortak üye statüsüyle katılan Slovenya izliyor.

BURSLARDA DURUM İYİ

OECD ülkelerinde yükseköğretim seviyesinde kişi başına ortalama harcama 7 bin 664 dolar olurken, Türkiye'de bu miktar 4 bin 231 dolarda kaldı. Türkiye Yunanistan, İtalya ve Polonya ile birlikte yükseköğretim seviyesinde kişi başına ortalama harcama listesinin sonunda yer alıyor. Türkiye'de öğrencilere sağlanan yükseköğrenim bursu ise OECD ülkelerinin ortalamasının üzerinde. OECD ülkeleri ortalama olarak öğrencilerin yüzde 18,1'ine burs sağlarken, Türkiye bu oranı yüzde 19,3'e kadar yükseltti.

YÖK MUHALEFETTE

Yükseköğretime başlayanların mezun olmadaki oranlarında ise OECD oranlarının üzerinde olduğumuz ortaya çıktı. OECD ortalaması yüzde 70 olan bu oran, Türkiye'de yüzde 76.

Türkiye genç nüfusuna rağmen bu nüfusun içerisindeki üniversiteli oranının düşüklüğü ile dikkat çekerken, yeni kurulan 32 devlet, 7 vakıf üniversitesiyle mezun sayısı artacak. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik geçtiğimiz günlerde 9 ilde daha üniversite açılacağını duyururken, hükümet programı çerçevesinde 81 ilde üniversite kurulması ile, daha çok üniversite diplomalı kalifiye işgücüne sahip olunması hedefleniyor. YÖK ise yeni kurulan üniversitelere muhalefet ediyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, yeni üniversite açılmasını "seçim yatırımı" olarak değerlendirmişti.

Yeni Şafak

21 Eylül 2007 Cuma

Şu Üniversitelilerin Haline Bak

afGazi Üniversitesi, üniversite öğrencilerinin profilini çıkartmak için yaptığı geniş araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaştı.

Gazi Üniversitesi Öğrenci Danışma Merkezi’nin 34 bin öğrenci ile yaptığı görüşme sonucunda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıktı;- Öğrencilerin %63.66’lık kısmı kent kökenli %36.34’lük kısmı ise taşra kökenli. Üniversiteye kayıt yaptıran öğrenciler arasında yapılan cinsiyet araştırmasında, kız öğrenciler batı'dan erkek öğrenciler doğu'dan geliyor.- Öğrenciler eğitim durumu düşük ebeveynlere sahipler. Özellikle anne-baba eğitim durumları ilköğretim düzeyinde olduğu görülüyor.Baba eğitim düzeyi %31.57 iken ilkokul mezuniyet oranı anne eğitim düzeyi ise %47.33. Öğrenci ebeveynlerinin eğitim durumlarında görülen bu durum, genel öğrenci profilinin toplumun daha çok alt tabakasını, bir ölçüde de orta tabakasını oluşturan nüfus kesitiyle kesiştiği ortaya çıkıyor.

ÖĞRENCİLERİN YARISINDAN FAZLASI 300 YTL VE ALTINDA HARÇLIKLA GEÇİNİYOR- Gazi Üniversitesi’nde eğitim gören öğrencilerin aile aylı gelirlerinin %30.40 700-1000 YTL ve %28.29 450-700 YTL arasında değişiyor. - Üniversite öğrencilerinin %90’lık bölümünün herhangi bir işte çalışmadığı, gelirlerini ailelerinden ve burslardan karşılıyor. - Ağırlıklı olarak düşük eğitim düzeyli ve kır kökenli ailelerden gelen gençlerin, yüksek eğitim düzeyli ve kentli ailelerden gelen gençlere göre yönlendirilmelere çok daha açık olduğu görülüyor. Öğrencilerin geldikleri ortam sebebiyle de yeni ortama ayak uydurabilmek için çevresindekileri taklit ettikleri, çevresinden esinlenerek etki altında kaldıkları görülüyor.- Öğrencilerin elde ettikleri gelir aileleri ile paralellik gösteriyor. Orta ve alt gelir guruplarından gelen öğrenciler, ailelerin kendilerine ayırdıkları bütçe çerçevesinde üniversite yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Öğrencilerin; aileleri gibi harcamalarını kısıtlı yaptıkları, ancak sınırlı yaşamın öğrencileri mutsuz etmediği görülüyor. Üstelik öğrenciler arasında gençlerin çoğu zaman içinde bulundukları zorlukları dışa vurmayı onursuzluk olarak algıladıkları, dolayısıyla da hoşnutsuzluklarını belirtmedikleri görülüyor.
EN POPÜLER KİTLE İLETİŞİM ARACI TELEVİZYON/_newsimages/4121116.jpg

- Öğrenciler arasında en popüler kitle iletişim aracı televizyon. Televizyondan sonra radyo ikinci sırada yer alıyor. Üniversite öğrencilerinin gazete okuma alışkanlığı ise %93. Öğrencilerin tercih ettikleri televizyon programları arasında haber ve tartışma programları ilk sırada yer alıyor. Televizyonda sinema ikinci, yerli diziler ise üçüncü sırada yer alıyor. - Öğrencilerin %24.94 lük oranı sinemaya hiç gitmiyor. Ayda bir gidenlerin oranı ise %37.22. Özellikle tiyatro, opera ve baleye gitme oranı ise neredeyse yok gibi. Öğrencilerin %72’si bu tür kültürel aktivitelere hiç katılmıyor. - Son yıllarda kullanımı oldukça yaygınlaşan internete erişim olanağında ekonomik etkenlerle orantılı olarak değişkenlik gösteriyor. Harçlığı belirli düzeyde kalan öğrenciler internete yeteri kadar para ayıramadığından internet öğrenciler arasında ancak temel ihtiyaçlar çerçevesinde kullanılıyor.

ÖĞRENCİLERİN %38.43'NÜN BABASI EMEKLİ %75.2’SİNİN ANNESİ EV HANIMI - Bir çok öğrencinin annesinin ev hanımı olduğu, bu sebeple kamusal yaşamdan uzak kalmaları sebebiyle toplumdaki sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklere ya hiç katılmadıkları ya da sınırlı düzeyde katıldıkları görülüyor. Annelerin toplumsal ve kültürel alandaki bu edilgen durumları ve kamusal alandan uzak kalışları onlar tarafından yetiştirilen öğrencilerin de üzerinde olumsuz etki yaptığı görülüyor. Öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarından, sinema, tiyatro gibi sanatsal etkinliklere katılımlarında, tercih ettikleri müzik türlerinde vs. pek çok sosyo-kültürel etkinlik alanında istenmeyen etkileri olduğu görülüyor. - Gazi Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin ağırlıklı olarak Türkiye’nin Orta Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç BatıAnadolu bölgelerinden geldikleri ve daha çok kır kökenli oldukları saptanmış.- Üniversitede öğrenim gören ve gelir düzeyi düşük öğrencilerin daha çok Türkiye’nin doğu illerinde, yüksek gelirden gelen öğrencilerin ise Akdeniz, Trakya ve Orta Karadeniz bölgelerinde yaşadıkları belirlenmiştir.

REKTÖR YAMAÇ : BU ÇOCUKLARI İYİ YERLERE GETİRMEK ZORUNDAYIZ
Yapılan araştırma üzerine bir açıklama yapan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç, araştırmanın çarpıcı sonuçlar çıkardığının altını çizerek “görüyoruz ki üniversite öğrencilerimizin yarıdan fazlası düşük gelirli ailelerin çocukları. Buna göre harçlık düzeyleri de düşük. Üniversite yönetimi olarak bu bilinçten hareketle biz öğrencilerimize çeşitli imkanlar sağlıyoruz. Kendi bünyemizde oluşturduğumuz spor merkezleri, sosyal ve kültürel alanlarla öğrencilerine etkin sosyo-kültürel ortamlar oluşturmaya çalışıyoruz. Ayrıca Gazi Üniversitesi olarak öğrencilerimize aralarında hiçbir ayrım yapmaksızın çeşitli biçimlerde burs sağlamak, ücret karşılığı olarak üniversitenin çeşitli birimlerinde yarı zamanlı çalıştırarak harçlıklarını çıkarmalarına katkıda bulunmak gibi çabaları da her geçen gün artırarak sürdürmekteyiz” dedi. Ülke geleceği için bu öğrencileri iyi yerlere getirmek mecburiyetinde hissettiklerine ve bunun için de devlet üniversitelerinin önemli yere sahip olduğuna dikkat çeken Yamaç, “Biliyoruz ki bunlar bizim çocuklarımız, bizim gençlerimiz ve onlarla biçimlenecek gelecek her birimizin geleceği, bu toplumun geleceği, bu ülkenin yarınlarıdır. Onları biz nasıl ve hangi olanaklarla biçimlendirirsek onlar da bizim geleceğimizi öyle biçimlendirirler. Geleceğe güvenle bakmak için öncelikle onların bugünlerini güven altına almamız gerekiyor. Eğer biz bunu yapmazsak, üniversite olarak, bu sorumluluğu üstlenmezsek buna istekli ve meraklı çevreler onları sahiplenir ve kendi amaçları doğrultusunda kullanabilirler. Gençlerimizi aydınlık yarınlara güvenle taşımak için her açıdan onlara sahip çıkmamız bir zorunluluktur” diyerek sözlerini noktaladı.

http://www.hurriyet.com.tr/