AB'de hiçbir kurum, üniversiteler üzerinde etki ve yetki sahibi değil.
Çeşitli dönemlerde yaptığı siyasî açıklamalarla tartışmaların merkezine yerleşen YÖK, yine gündemde. Rektörler Komitesi'ni toplayarak 'sivil anayasa' hazırlıklarının durdurulmasını isteyen YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, hükümetin tepkisini çekti.
Yasakçı düzenlemelere' Avrupa'yı dayanak gösteren Teziç'in tezleri AB ülkelerindeki uygulamalarla ters düşerken, dışarıda yükseköğretim kuruluşlarının işleyişi de tartışmaya açıldı. Avrupa'da, Türkiye'deki gibi, üniversiteler üzerinde etki ve yetki sahibi olan YÖK benzeri bir kurum bulunmuyor. Yönetim biçimi konusunda ülkeler arasında farklılıklar olsa da üniversiteler genelde rektörlerini, öğretim üyelerini ve araştırma projelerini özgürce belirleyebiliyor.
Rektörlük ya da başkanlık koltuğuna, seçimden birinci çıkan aday atanıyor. Almanya gibi bazı ülkelerde seçilen adaylar milli eğitim bakanlıkları tarafından onanıyor. İngiltere'de, yükseköğretim kurumları büyük oranda devlet tarafından finanse edilmesine rağmen, üniversiteler adeta bir şirket gibi bağımsız çalışıyor. Avrupa ülkelerinin genelinde devlet, ancak dışarıdan denetleyici ve yer yer düzenleyici bir aktör olarak sisteme katılıyor. Birçok ülke, değişen dünya şartlarında üniversitelerin rekabet gücünü artırmak için daha da "otonom" hale getirilmesini tartışıyor.
Fransa, geçtiğimiz yaz 'mevcut yönetim felcinden çıkabilmek' amacıyla, radikal bir üniversite reformu gerçekleştirdi. Üniversiteleri, mali, idari ve araştırma alanlarında daha bağımsız kılmayı öngören proje, yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin seçim taahhütlerinden birisiydi. Paris, hantal yapısıyla dünyadaki uluslar arası yarışta geride kalan üniversitelerini yeni sistemle atağa geçirmeyi hedefliyor. Avrupa Üniversiteleri Derneği (EUA) Genel Sekreteri Lesley Wilson, üniversitelere daha fazla otonomi verilmesinin önemine işaret ederken, bunun 'Avrupa üniversite sisteminin parçalanmasına verilecek bir cevap olacağını' savunuyor. Türkiye ve 5 Avrupa ülkesinin üniversite yönetim sistemi ise özetle şöyle işliyor:
Almanya: Eyalet sistemi ile yönetilen Almanya'da, üniversiteler eyalet hükümetlerine bağlı olarak çalışıyor. Federal hükümetin, üniversiteler üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Almanya'daki üniversite yönetimine ilişkin bilgi veren Münih Uygulamalı Bilimler Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Bucak, Almanya'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirterek, "YÖK, politik bir kurum." diyor.
Münih Üniversitesi'nin de bulunduğu Bavyera eyaletindeki üniversitelerde rektörler, fakülte dekanları ve üniversite senatosunun oluşturduğu geniş bir kurul tarafından seçiliyor. Seçimde birinci olan adayın ismi onay için eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın, bu ismi geri çevirme hakkı var; fakat genelde onaylıyor. Geri çevirebilmesi için önemli bir gerekçenin olması gerekiyor. Siyasi ya da ideolojik duruşların bu kapsamda çok önemli olmadığına dikkat çeken Prof. Bucak, "Altın kaşık çalmadığın müddetçe sorun çıkmıyor." şeklinde konuşuyor.
Eyalet hükümeti, öğretim üyesi alımında söz sahibi. Üniversiteler oluşturdukları seçme ve sınav mekanizmasıyla belirledikleri üç adayı, eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiyor. Bakanlık adaylardan birini işe alabileceği gibi, listeyi geri çevirme hakkına sahip. 2008'de üniversitelerle ilgili federal yasaların tamamı geçerliliğini yitirecek.
Belçika: Belçika'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirten Brüksel Saint-Louis Üniversitesi (Facultés universitaires Saint-Louis) öğretim görevlisi sosyolog Ural Manço, "YÖK gibi bir mekanizma koordinasyon olarak bile yok." diyor. Belçika'nın Frankofon bölgesinde üniversitelerde rektörler seçimle iş başına geliyor.
Seçimde, sadece tam zamanlı çalışan öğretim üyeleri oy kullanabiliyor. Siyasi seçim kampanyalarına benzer kampanyaların yapıldığı seçimlerden birinci çıkan, doğrudan rektör oluyor. Üniversitelerin, akademisyenlerin, idari personelin ve öğrencilerin temsilcilerinden oluşan bir 'genel kurul'u bulunuyor. Bunun dışında; siyasetçilerin, öğretim üyelerinin ve yerel yöneticilerin temsilcilerinin bulunduğu bir 'işletme kurulu' var. Ayrıca, milli eğitim bakanlığının belirlediği bir hükümet komiseri istediği zaman gelerek harcamalar ve atamalar gibi konularda denetleme yapabiliyor.
Rektörleri bir araya getiren bir rektörler konseyi var, fakat üniversiteler üzerinde yetkisi bulunmayan bu kurum 'istişare organı' olarak çalışıyor. Belçika'da, öğretim üyesi alımına milli eğitim bakanlığı karışmıyor. Kadro tahsisinin ardından fakülteler bünyesinde oluşturulan kurullar son sözü söylüyor.
İngiltere: İngiliz üniversiteleri, Avrupa'nın en bağımsız yükseköğretim kurumları arasında yer alıyor. Büyük oranda kamu tarafından finanse edilen İngiliz üniversiteleri, bir şirket gibi çalışıyor. Devletin denetimi sadece kalite denetimi ve mali alanlarla sınırlı. Üniversitelere fon tahsisi için kurulan dört Yükseköğretim konseyi (HEFC), aynı zamanda belirli aralıklarla buraları denetliyor. İngiliz üniversitelerinde rektör düzeyindeki yetkili yönetici Vice-Chancellor. Her üniversitede yönetim organı niteliğinde bir konsey (council) ve court bulunuyor.
Vice-Chancellor, üniversite senatosunun da görüşü alınarak konsey tarafından seçilir. Konseyin üyeleri arasında, öğretim üyeleri ve öğrenci birlikleri temsilcileri, court üyeleri ve konsey tarafından atanan kişiler bulunuyor. Yılda bir toplanan court'da yılın değerlendirmesi ve denetimi yapılır. Temsili yetkileri olan 'chancellor' başkanlığındaki court'a, siyasileri ve yerel yönetimlerin temsilcileri katılıyor. Öte yandan, Oxford ve Cambridge'de üniversite yöneticisi, geleneksel olarak üniversiteyi oluşturan kolejlerin yöneticileri arasından en kıdemli profesörlerin oluşturduğu 'Regent House' tarafından seçiliyor.
Hollanda: Hollanda'da yükseköğretim kurumları Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı'na bağlı. Üniversiteler, milli eğitim bakanı tarafından atanan, 5'er üyeli bir denetleme kurulu ile rektörler ve dekanlardan oluşan icra kurulu tarafından yönetiliyor. Denetim kurulunun rektörü ve dekanları görevden almak yetkisi bulunuyor.
Rektör; fakülte, denetim kurulu ve icra kurulu temsilcilerinin bulunduğu özel olarak oluşturulan bir komisyon tarafından seçilerek onay için bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın bu ismi geri çevirme yetkisi var; fakat genelde üniversite tarafından seçilen aday onaylanıyor. Öte yandan bakanlık, öğretim üyesi alımına karışmıyor. Bu konuda söz, her fakülte bünyesinde oluşturulan komisyonlara ait.
Türkiye: 1981 yılında 'üniversitelere çekidüzen vermek için' kurulan YÖK, yükseköğretimin tüm iş ve işlemlerinde yetkili bir organ. Önce yasası çıkarılan, bir yıl sonra da yetkileri aynen anayasaya konularak güvence alınan YÖK, 'üniversitelerin öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek ve denetlemek'le görevli. Her üniversite için 6 rektör adayını 3'e indirme yetkisi olan YÖK, rektörlerin sunduğu 3 isimden istediği birini dekan olarak atıyor.
Öğretim üyelerine meslekten mene kadar ceza verme yetkisinde olan YÖK, olağanüstü dönemlerde sergilediği antidemokratik tutumlarıyla gündemde. 28 Şubat sürecinde istemediği rektörleri istifaya zorlayan YÖK'ün, rektörleri soruşturup görevden alması da mümkün. Ancak rektör atamalarında olduğu gibi görevden almalarda da son imza cumhurbaşkanına ait. 21 üyeli YÖK'e cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul 7'şer üye veriyor. YÖK'ün başkanı ise cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.
Fransa'da idare değil, birey önemli
Yükseköğretim kurumlarının yönetiminin sık sık tartışma konusu olduğu Fransa'da hükümet, akademi dünyasından gelen sert tepkilere rağmen üniversiteleri modernleştirmek ve uluslararası alanda daha iyi rekabet edebilmelerini sağlamak amacıyla geçen ağustos ayında köklü bir üniversite reformu yasası çıkardı. Yasa, üniversitelerin idari ve inisiyatif yetkilerini büyük oranda artırıyor. Fransa'da üniversiteleri seçimle iş başına gelen 'başkan' (président) idare ediyor. Başkanın seçilmesine bir üst kurul, milli eğitim bakanlığı ya da Elysee Sarayı karışmıyor.
Başkan, üç ayrı kurulun üyeleri tarafından seçiliyor: 60 üyeli İdari Kurul (CA), 40 üyeli Üniversite Hayatı ve Etütler Kurulu (CEVU) ve 40 üyeli Bilim Kurulu (CS). Toplam 140 kişi olan bu üyelerin; 70'i öğretim üyesi, 33'ü öğrenci temsilcisi, 15'i çalışan personel ve 22'si yerel yönetimlerin ve işçi sendikalarının temsilcilerinden oluşuyor. 140 üzerinden 71 oyu alan aday doğrudan üniversite başkanı seçiliyor.
Rouen Üniversitesi'nin Türk başkanı Prof. Dr. Cafer Özkul, yeni yasanın seçimle iş başına gelen rektörleri daha etkin ve yetkin kıldığını belirterek başkanların yetkilerinin artırıldığını ifade ediyor. Yeni yasa, önemi artırılan İdari Kurul'un üye sayısını yarıya indiriyor. Fransa'da YÖK gibi üniversiteler üzerinde yetki sahibi olan bir kurumun olmadığını ifade eden Prof. Özkul, üniversiteleri ortak bir çatı altında toplayan bir Üniversite Başkanları Konferansı'nın (CPU) olduğunu belirtiyor.
Fakat bu kurulun üniversitelerin yönetiminde ya da organizasyonunda hiçbir yetkisi bulunmuyor. Cafer Özkül, kendisinin de üye olduğu CPU'yü 'görüş alıverişinin yapıldığı bir iştişare organı' olarak görüyor. CPU'ye yükseköğretimden sorumlu bakan başkanlık yapıyor.
Yasakçı düzenlemelere' Avrupa'yı dayanak gösteren Teziç'in tezleri AB ülkelerindeki uygulamalarla ters düşerken, dışarıda yükseköğretim kuruluşlarının işleyişi de tartışmaya açıldı. Avrupa'da, Türkiye'deki gibi, üniversiteler üzerinde etki ve yetki sahibi olan YÖK benzeri bir kurum bulunmuyor. Yönetim biçimi konusunda ülkeler arasında farklılıklar olsa da üniversiteler genelde rektörlerini, öğretim üyelerini ve araştırma projelerini özgürce belirleyebiliyor.
Rektörlük ya da başkanlık koltuğuna, seçimden birinci çıkan aday atanıyor. Almanya gibi bazı ülkelerde seçilen adaylar milli eğitim bakanlıkları tarafından onanıyor. İngiltere'de, yükseköğretim kurumları büyük oranda devlet tarafından finanse edilmesine rağmen, üniversiteler adeta bir şirket gibi bağımsız çalışıyor. Avrupa ülkelerinin genelinde devlet, ancak dışarıdan denetleyici ve yer yer düzenleyici bir aktör olarak sisteme katılıyor. Birçok ülke, değişen dünya şartlarında üniversitelerin rekabet gücünü artırmak için daha da "otonom" hale getirilmesini tartışıyor.
Fransa, geçtiğimiz yaz 'mevcut yönetim felcinden çıkabilmek' amacıyla, radikal bir üniversite reformu gerçekleştirdi. Üniversiteleri, mali, idari ve araştırma alanlarında daha bağımsız kılmayı öngören proje, yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin seçim taahhütlerinden birisiydi. Paris, hantal yapısıyla dünyadaki uluslar arası yarışta geride kalan üniversitelerini yeni sistemle atağa geçirmeyi hedefliyor. Avrupa Üniversiteleri Derneği (EUA) Genel Sekreteri Lesley Wilson, üniversitelere daha fazla otonomi verilmesinin önemine işaret ederken, bunun 'Avrupa üniversite sisteminin parçalanmasına verilecek bir cevap olacağını' savunuyor. Türkiye ve 5 Avrupa ülkesinin üniversite yönetim sistemi ise özetle şöyle işliyor:
Almanya: Eyalet sistemi ile yönetilen Almanya'da, üniversiteler eyalet hükümetlerine bağlı olarak çalışıyor. Federal hükümetin, üniversiteler üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Almanya'daki üniversite yönetimine ilişkin bilgi veren Münih Uygulamalı Bilimler Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Bucak, Almanya'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirterek, "YÖK, politik bir kurum." diyor.
Münih Üniversitesi'nin de bulunduğu Bavyera eyaletindeki üniversitelerde rektörler, fakülte dekanları ve üniversite senatosunun oluşturduğu geniş bir kurul tarafından seçiliyor. Seçimde birinci olan adayın ismi onay için eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın, bu ismi geri çevirme hakkı var; fakat genelde onaylıyor. Geri çevirebilmesi için önemli bir gerekçenin olması gerekiyor. Siyasi ya da ideolojik duruşların bu kapsamda çok önemli olmadığına dikkat çeken Prof. Bucak, "Altın kaşık çalmadığın müddetçe sorun çıkmıyor." şeklinde konuşuyor.
Eyalet hükümeti, öğretim üyesi alımında söz sahibi. Üniversiteler oluşturdukları seçme ve sınav mekanizmasıyla belirledikleri üç adayı, eyalet milli eğitim bakanlığına gönderiyor. Bakanlık adaylardan birini işe alabileceği gibi, listeyi geri çevirme hakkına sahip. 2008'de üniversitelerle ilgili federal yasaların tamamı geçerliliğini yitirecek.
Belçika: Belçika'da YÖK benzeri bir kurumun olmadığını belirten Brüksel Saint-Louis Üniversitesi (Facultés universitaires Saint-Louis) öğretim görevlisi sosyolog Ural Manço, "YÖK gibi bir mekanizma koordinasyon olarak bile yok." diyor. Belçika'nın Frankofon bölgesinde üniversitelerde rektörler seçimle iş başına geliyor.
Seçimde, sadece tam zamanlı çalışan öğretim üyeleri oy kullanabiliyor. Siyasi seçim kampanyalarına benzer kampanyaların yapıldığı seçimlerden birinci çıkan, doğrudan rektör oluyor. Üniversitelerin, akademisyenlerin, idari personelin ve öğrencilerin temsilcilerinden oluşan bir 'genel kurul'u bulunuyor. Bunun dışında; siyasetçilerin, öğretim üyelerinin ve yerel yöneticilerin temsilcilerinin bulunduğu bir 'işletme kurulu' var. Ayrıca, milli eğitim bakanlığının belirlediği bir hükümet komiseri istediği zaman gelerek harcamalar ve atamalar gibi konularda denetleme yapabiliyor.
Rektörleri bir araya getiren bir rektörler konseyi var, fakat üniversiteler üzerinde yetkisi bulunmayan bu kurum 'istişare organı' olarak çalışıyor. Belçika'da, öğretim üyesi alımına milli eğitim bakanlığı karışmıyor. Kadro tahsisinin ardından fakülteler bünyesinde oluşturulan kurullar son sözü söylüyor.
İngiltere: İngiliz üniversiteleri, Avrupa'nın en bağımsız yükseköğretim kurumları arasında yer alıyor. Büyük oranda kamu tarafından finanse edilen İngiliz üniversiteleri, bir şirket gibi çalışıyor. Devletin denetimi sadece kalite denetimi ve mali alanlarla sınırlı. Üniversitelere fon tahsisi için kurulan dört Yükseköğretim konseyi (HEFC), aynı zamanda belirli aralıklarla buraları denetliyor. İngiliz üniversitelerinde rektör düzeyindeki yetkili yönetici Vice-Chancellor. Her üniversitede yönetim organı niteliğinde bir konsey (council) ve court bulunuyor.
Vice-Chancellor, üniversite senatosunun da görüşü alınarak konsey tarafından seçilir. Konseyin üyeleri arasında, öğretim üyeleri ve öğrenci birlikleri temsilcileri, court üyeleri ve konsey tarafından atanan kişiler bulunuyor. Yılda bir toplanan court'da yılın değerlendirmesi ve denetimi yapılır. Temsili yetkileri olan 'chancellor' başkanlığındaki court'a, siyasileri ve yerel yönetimlerin temsilcileri katılıyor. Öte yandan, Oxford ve Cambridge'de üniversite yöneticisi, geleneksel olarak üniversiteyi oluşturan kolejlerin yöneticileri arasından en kıdemli profesörlerin oluşturduğu 'Regent House' tarafından seçiliyor.
Hollanda: Hollanda'da yükseköğretim kurumları Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı'na bağlı. Üniversiteler, milli eğitim bakanı tarafından atanan, 5'er üyeli bir denetleme kurulu ile rektörler ve dekanlardan oluşan icra kurulu tarafından yönetiliyor. Denetim kurulunun rektörü ve dekanları görevden almak yetkisi bulunuyor.
Rektör; fakülte, denetim kurulu ve icra kurulu temsilcilerinin bulunduğu özel olarak oluşturulan bir komisyon tarafından seçilerek onay için bakanlığına gönderiliyor. Bakanlığın bu ismi geri çevirme yetkisi var; fakat genelde üniversite tarafından seçilen aday onaylanıyor. Öte yandan bakanlık, öğretim üyesi alımına karışmıyor. Bu konuda söz, her fakülte bünyesinde oluşturulan komisyonlara ait.
Türkiye: 1981 yılında 'üniversitelere çekidüzen vermek için' kurulan YÖK, yükseköğretimin tüm iş ve işlemlerinde yetkili bir organ. Önce yasası çıkarılan, bir yıl sonra da yetkileri aynen anayasaya konularak güvence alınan YÖK, 'üniversitelerin öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek ve denetlemek'le görevli. Her üniversite için 6 rektör adayını 3'e indirme yetkisi olan YÖK, rektörlerin sunduğu 3 isimden istediği birini dekan olarak atıyor.
Öğretim üyelerine meslekten mene kadar ceza verme yetkisinde olan YÖK, olağanüstü dönemlerde sergilediği antidemokratik tutumlarıyla gündemde. 28 Şubat sürecinde istemediği rektörleri istifaya zorlayan YÖK'ün, rektörleri soruşturup görevden alması da mümkün. Ancak rektör atamalarında olduğu gibi görevden almalarda da son imza cumhurbaşkanına ait. 21 üyeli YÖK'e cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul 7'şer üye veriyor. YÖK'ün başkanı ise cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.
Fransa'da idare değil, birey önemli
Yükseköğretim kurumlarının yönetiminin sık sık tartışma konusu olduğu Fransa'da hükümet, akademi dünyasından gelen sert tepkilere rağmen üniversiteleri modernleştirmek ve uluslararası alanda daha iyi rekabet edebilmelerini sağlamak amacıyla geçen ağustos ayında köklü bir üniversite reformu yasası çıkardı. Yasa, üniversitelerin idari ve inisiyatif yetkilerini büyük oranda artırıyor. Fransa'da üniversiteleri seçimle iş başına gelen 'başkan' (président) idare ediyor. Başkanın seçilmesine bir üst kurul, milli eğitim bakanlığı ya da Elysee Sarayı karışmıyor.
Başkan, üç ayrı kurulun üyeleri tarafından seçiliyor: 60 üyeli İdari Kurul (CA), 40 üyeli Üniversite Hayatı ve Etütler Kurulu (CEVU) ve 40 üyeli Bilim Kurulu (CS). Toplam 140 kişi olan bu üyelerin; 70'i öğretim üyesi, 33'ü öğrenci temsilcisi, 15'i çalışan personel ve 22'si yerel yönetimlerin ve işçi sendikalarının temsilcilerinden oluşuyor. 140 üzerinden 71 oyu alan aday doğrudan üniversite başkanı seçiliyor.
Rouen Üniversitesi'nin Türk başkanı Prof. Dr. Cafer Özkul, yeni yasanın seçimle iş başına gelen rektörleri daha etkin ve yetkin kıldığını belirterek başkanların yetkilerinin artırıldığını ifade ediyor. Yeni yasa, önemi artırılan İdari Kurul'un üye sayısını yarıya indiriyor. Fransa'da YÖK gibi üniversiteler üzerinde yetki sahibi olan bir kurumun olmadığını ifade eden Prof. Özkul, üniversiteleri ortak bir çatı altında toplayan bir Üniversite Başkanları Konferansı'nın (CPU) olduğunu belirtiyor.
Fakat bu kurulun üniversitelerin yönetiminde ya da organizasyonunda hiçbir yetkisi bulunmuyor. Cafer Özkül, kendisinin de üye olduğu CPU'yü 'görüş alıverişinin yapıldığı bir iştişare organı' olarak görüyor. CPU'ye yükseköğretimden sorumlu bakan başkanlık yapıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder