5 Aralık 2008 Cuma

YÖK öğrenci affı Açıklaması


Kendi isteğiyle okuldan ayrılan öğrenciler de aftan yararlanacak

Yükseköğretim Kurulu, okuldan atılma ihtimali olan üniversite öğrencilerini sevindirecek bir karar verdi. 28 Ekim'de yürürlüğe giren Öğrenci Affı Yasası'nı genişleten YÖK, bu tarihten sonra kendi isteğiyle okuldan ayrılanları da af kapsamına aldı.Öğrenciler, 28 Aralık'a kadar af başvurusunda bulunabilecek.

YÖK, üniversitelerin tereddüde düştüğü ihtilaflı bir konuyu öğrenci lehine karara bağladı. Buna göre halen üniversiteden atılma tehlikesi bulunan veya başarılı olamayacağına kanaat getiren öğrenciler kendi istekleriyle üniversiteden ayrılırsa aftan yararlanabilecek.


28 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren yasa, 7 Haziran 1995'ten bu yana her ne sebeple olursa olsun üniversiteden ilişiği kesilen öğrencileri kapsıyor. Kanun, çıktığı tarihten itibaren 2 aylık başvuru süresi içerisinde 'okul tarafından ilişiği kesilenleri' de içeriyor. Ancak üniversitelerde yasa çıktıktan sonra 'kendi isteğiyle üniversiteden ayrılan' öğrencilerin bu kapsamda olmadığı yönünde ihtilaf çıkmıştı. YÖK Yürütme Kurulu, 26 Kasım'da yaptığı toplantıda kendi istekleriyle 28 Aralık'a kadar üniversiteden ayrılacak öğrencileri de af kapsamına aldı.

Öte yandan Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Hasan Albayrak, aftan yararlanacak öğrencilere kredi borçlarını erteleme çağrısı yaptı. Kurumun son yıllarda kredi borçlarını yakından takip ettiğini hatırlatan Albayrak, şunları söyledi: "Bu kişiler yeniden öğrenci olduklarına göre öğrenim ve katkı kredi borçlarının tahsilini erteleyeceğiz. Ancak bu durumdaki öğrencilerin bize başvurmaları lazım. Tabii bu kişilerin herhangi bir işte çalışmıyor olmaları gerekiyor."

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı eğitim kurumları (GATA, harp okulları ve astsubay meslek yüksekokulları) ile polis akademisi ve bağlı yükseköğretim kurumlarında önlisans ve lisans öğrenimi görenler de aftan yararlanabiliyor. Ancak bu öğrenciler askerî ve polis okullarına değil, normal üniversitelerin bölümlerine yerleştiriliyor. Bu durumdaki öğrencilerin YÖK'e başvurması gerekiyor.

Aftan yararlanacak öğrencilere, devam şartını yerine getirmedikleri dersler için bir öğretim yılı, dönemlik dersler için 1 dönem devam etme ve 4 sınav hakkı tanınıyor. Not ortalaması nedeniyle mezun olamayanlara, istedikleri 3 dersten not yükseltmek için 2 sınav hakkı veriliyor. Yüksek lisans öğrencileri için bir, doktora için de 3 yıl tez hazırlama süresi tanınıyor.


28 Ekim 2008 Salı

Meslek lisesi mezunlarına müjde


YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan katsayı adaletsizliğinin kalkacağını açıkladı. Yüksek öğretimle ilgili bir radikal öneri de Cumhurbaşkanı Gül'den geldi.

Meslek lisesi mezunlarına müjde

Üniversite kapısından dönen lise mezunlarına müjde. Artık her lise mezunu üniversiteli olacak.

Müjde bizzat yüksek öğretimin başındaki isimden geldi. YÖK Başkanı bugün meslek liselileri de sevindirdi. Ve katsayı adaletsizliğinin kalkacağını açıkladı.

CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL:

üksek öğretimle ilgili bir radikal öneri de Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Cumhurbaşkanı Gül, "Rektör seçiminde yetkilerimi devretmeye hazırım" dedi.

Dünya üniversiteleri bilimde çığır açıyor. Türkiye'de ise yüksek öğretim kısır rektör seçimi tartışmalarının gölgesinde kalıyor.

Eğitim sistemimizdeki bu soruna Abdullah Gül'den bugün radikal bir çözüm önerisi geldi. Cumhurbaşkanı Gül, "Rektörleri belirleme yetkimi devretmeye hazırım" dedi.

Rektör seçimi tartışmalarının üniversitelerde derin yaralar açtığını düşünen tek isim Cumhurbaşkanı değil. YÖK Başkanı da bu konuda Cumhurbaşkanı Gül'le benzer düşüncelere sahip.

YUSUF ZİYA ÖZCAN

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, yürüttükleri çalışmalardan söz ederken, "en önemli konunun, mesleki ve teknik eğitimi seçenlerin seviyenlerini yükseltmek ve önlerindeki engelleri kaldırmak olduğunu" vurgulayarak, "Bu amaçla, meslek liselerinden başlamak doğru olacaktır ve bu liselere sınavla öğrenci alınması için Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam etmektedir" dedi.

Meslek liselilere uygulanan katsayı uygulamasının, "onların gelişimini önlemeyecek hale getirileceğini" ve "dikey geçiş imkanlarının olabildiğince artırılacağını" bildiren Özcan, "Halen, üzerinde çalıştığımız ÖSS sistemi ile üniversiteye giriş daha çağdaş bir hale gelecek ve sorunlar kendiliğinden çözülecektir." dedi.

Yusuf Ziya Özcan, TÜSİAD tarafından Avrupa Üniversiteler Birliği Kurumsal Değerlendirme Programı'na hazırlatılan "Türkiye'de Yüksek Öğretim: Eğilimler, Tartışmalar ve Fırsatlar" başlıklı raporunun sunumu amacıyla Sheraton Oteli'nde düzenlenen toplantıda konuştu.

Yükseköğretim sistemine ilişkin bilgi vererek, yürüttükleri çalışmaları anlatan Özcan, diğer ülkelerin eğitime ilişkin sorunlarından farklı olarak Türkiye'deki en önemli sorunun, üniversite öğretimi talep eden ortalama 1,5 milyon mezununa üniversitelerde yer bulmak olduğunu belirtti.

Bu problemi çözebilmek için farklı yaklaşımlar uyguladıklarını söyleyen Özcan, kontenjanlardaki artışı ve taban puanların düşürülmesini örnek gösterdi.

Özcan, ayrıca vakıf üniversitelerini desteklediklerini, yaratacakları kapasite artışının yükseköğretim sistemi için yararlı olacağını düşündüklerini vurgulayarak, "Yeni açılan üniversite kontenjanları, ikinci öğretimdeki genişlemeler, Açık Öğretim'in bütün bölümlerinin herkese açık hale gelmesi ve yeni uzaktan öğretim programları sayesinde önümüzdeki yıllarda bütün lise mezunu öğrencilerimize üniversite imkanı sağlanacaktır" diye konuştu.

Yüksek öğretim sisteminin, ikinci öncelikli sorununun, öğretim üyesini ihtiyacını karşılamak olduğuna işaret eden Özcan, yürütülen çalışmaları anlattı ve sonuçların gelecek yıllarda alınacağını söyledi.



13 Ekim 2008 Pazartesi

İşte öğrenci affının tüm ayrıntıları

Üniversitelerde öğrenci affını düzenleyen kanun tasarısı, yarın TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülecek.

TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, Türkiye'de 1983 yılından bu yana, neredeyse her 1,5 yılda bir af çıkartıldığını anımsatarak, affın başlangıç tarihi ile ilgili olarak, ''(af tarihi, 1950'den başlasın) diyenler var. Belli süre içinde insanlar üniversiteleri boşaltmazsa, geriden gelen gençlere yer açmak mümkün olmaz'' dedi.

Öğrenci affına ilişkin soruları yanıtlayan Sağlam, TBMM'ye sunulan tasarının neler getirdiğini anlattı.

Tasarıda, 28 Haziran 2000 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun üniversiteden ilişiği kesilenlere, 2 ay içerisinde başvurmaları halinde aftan yararlanabilmelerine imkan tanındığını ifade eden Sağlam, ön lisans ve lisans düzeyinde ilişiği kesilenlere; devam şartını yerine getirmedikleri dersler için bir eğitim öğretim yılı, dönemlik dersler için bir dönem devam etme ve 4 sınav hakkı verildiğini bildirdi.

Sağlam, açık öğretim sistemi ile öğrenim yapılan ön lisans, lisans tamamlama ve lisans programlarından kaydı silinenler de bu haktan yararlanacağını bildirerek, aftan yararlanacakların askerliğinin tecil edilebileceğini, öğrenim kredisi veya katkı kredisi borcu bulunanların da borçlarının erteleneceğini kaydetti.

Tasarının, ön lisans, intibak sınıfları, lisans tamamlama, 4 yıllık lisans eğitimi, pedegojik formasyon, lisansüstü eğitim, tıpta uzmanlık ve sanatta yeterlilik gibi yükseköğretimdeki tüm alanları kapsadığını vurgulayan Sağlam, ''Tasarı çok ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş ve geniş tutulmuş. Kapsamı daha fazla olamazdı, bütün ayrıntıyı vermişler'' dedi.

YAKLAŞIK 164 BİN KİŞİ YARARLANMIŞ

Sağlam, 1983 yılından bu yana öğrenci affıyla ilgili 9 ayrı kanun çıkartıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
''Bu kanunlardan 163 bin 851 öğrenci faydalanmış. Türkiye'de 1983 yılından bu yana, neredeyse her 1,5 yılda bir af çıkartılmış. Bunun sonu yok. Her insanın kendine göre mazeretinin olmasını anlayışla karşılarım. Ama her insanın mazeretine göre kanun tarihini koyamazsınız. En büyük tartışma da buradan çıkıyor. 'Af tarihi, 1950'den başlasın' diyenler var. Bana bu yönde müracaat eden, 74 yaşında insan var. Bir düzenleme yapılırken, uygulamaya da bakmak lazım. Geçmişte öyle haller oldu ki aftan yararlanan insan üniversiteye gittiği zaman, kendi sınıf arkadaşı fakültenin dekanı olmuş... Bir de geride bekleyen çocukları var. Üniversitelerdeki kontenjan sıkıntıları malum. Belli süre içerisinde insanlar, üniversiteleri boşaltmazsa, geriden gelen gençlere yer açmak mümkün olmaz. Dolayısıyla işin popülist tarafını düşünürseniz, yararlanma tarihinin geriye gitmesi için birçok tartışma olacaktır. Bir adama ne kadar şans verilir, ne kadar geriye gidilir? Bunun da bir sınırı olmalı. Üniversitelerimiz zaten af meselesine hiç sıcak bakmıyorlar. YÖK Başkanı olduğum dönemde, 'Bunlara son verilsin' diye bir düzenleme yapıldı. Öğrenciler bize 'Tek dersten atıldım' diye gelirdi. Yıllardır, artık 'tek dersten atılma' diye bir şey kalmadı. Mezuniyet için 3 derse indirenlerin de 2 yıl ilave hakları var. Bütün bunlardan sonra başarısızlıkta okuldan atılma oluyor. Bunları da düşündüğünüz zaman bir insanın 7-8, bazen de 9 yıl bir üniversitenin kadrosunu işgal ettiğini görüyorsunuz. Arkadan gelen daha çalışkan çocukları da düşünmek lazım.''

''TARİHİN GERİYE ÇEKİLMESİ İÇİN BİR ŞEY SÖYLEMEM''

Mehmet Sağlam, komisyon toplanmadan, kapsamın genişletilmesine ilişkin taleplere bir şey söylemek istemediğini belirterek, ''Komisyon Başkanı olarak peşinen, 'Şuna karşıyım, buna karşıyım' demem doğru olmaz. Ama olabilecek en kapsamlı affı hazırlamışlar. Bu şekliyle herkesin sorununa çözüm getireceği kanaatindeyim. Ama tabii ki işin Komisyon, TBMM Genel Kurulu tarafı var. Ne çıkar? Onu bilemiyorum'' diye konuştu.

Kendi kişisel fikrinin sorulması üzerine de Sağlam, ''Benim için bir öğrenci de önemlidir. Kendi çocuğunuz olduğu zaman anlarsınız. Birini kazanmak için yapılanlara hiçbir zaman karşı çıkmam'' dedi.

Bu düzenlemeden kaç öğrencinin yararlanacağının henüz bilinmediğini de dile getiren Sağlam, 2000 yılından bu yana ''kimler üniversiteden atılmış'' diye bir çalışma yapılması gerektiğini söyledi.
''Bu da en güzel, başvuru yapanlardan anlaşılır'' diyen Sağlam, geçmişte af başına düşen öğrenci sayısının 18 bin civarında olduğunu bildirdi.
Sağlam, ''Kamuoyuna öğrenci affından 600, 800 bin kişi yararlanacak'' gibi mesajlar verildiğine dikkati çekerek, ''Kanun teklifi veren muhalefetteki arkadaşlar, '600, 800 bin kişi yararlanacak' diye açıklama yapıyorlar. Bu tür beyanlar gereksiz bir baskı oluşturuyor. 18 bin kişi az rakam değil. Ama bir de üniversiteye girmek için bekleyen gençleri düşünmek lazım'' dedi.

Türkiye'de ilişiği kesilen öğrencilerle ilgili yapılan düzenlemelerin, hep ''af'' olarak nitelendirilmesini de eleştiren Sağlam, Hükümetin TBMM'ye gönderdiği tasarıya ''imkan yasası'' olarak nitelendirdi.


Star Gazete


6 Haziran 2008 Cuma

Mahkeme CHP'nin talebine uydu, hukukcular isyanda

Köşk seçimlerindeki 367 kararıyla tartışma doğuran Anayasa Mahkemesi, hukukçuları ayağa kaldıran yeni bir karara imza attı. CHP'nin talebine uyarak, Meclis'in 411 oyla kabul ettiği anayasa değişikliğini şekil yerine esastan görüşen Yüksek Mahkeme, 9'a 2 oyçokluğuyla düzenlemeyi iptal etti.


Anayasa Mahkemesi, dün yeni bir tartışmalı karara imza attı. Anayasa'nın 14. maddesindeki açık hükme rağmen, şekille yetinmeyerek anayasa değişikliğini esastan inceleyen Yüksek Mahkeme, eğitim-öğretim eşitliğiyle ilgili düzenlemeyi iptal etti. CHP'nin talebini uygun bulan mahkeme, değişikliğin yürürlüğünü de durdurdu. Karar, alışılmışın dışında basın toplantısı yerine 3 satırlık yazılı bir açıklamayla duyuruldu. Borsa kapandıktan sonra gazetecilere verilen bildiride şöyle denildi: ''9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunun 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2., 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur."

Mahkeme, 9'a 2 oyçokluğuyla verdiği kararda, ilk kez bir Anayasa değişikliğini esas yönünden iptal ederken, kendi içtihatlarına aykırı davrandı. Artık, Meclis'in çıkartacağı bütün anayasa değişiklikleri içerik denetimine tabi tutulabilecek. Meclis'in Anayasa değiştirmesi neredeyse imkansız hale geldi. Başkan Haşim Kılıç ile Sacit Adalı'nın muhalefet ettiği karar, AK Parti hakkındaki kapatma davasını da yakından ilgilendiriyor. İptal edilen düzenlemeler iddianamenin en önemli gerekçesini oluşturuyordu. Mahkeme çıkışında gazetecilerin sorularını cevaplayan Kılıç, "Verilen kararlar bir kısım insanımızı sevindireceği gibi bir kısım insanımızı da üzebilecektir. Bu, ülkede birliği, beraberliği ve birlikte yaşama azmini ortadan kaldırmamalı." dedi.


Anayasa Mahkemesi CHP'nin talebine uydu

Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde eğitim özgürlüğünün önündeki yasakları kaldıran Anayasa değişikliğini iptal etti. Mahkeme, 9'a 2 oyçokluğuyla verdiği kararda düzenlemenin yürürlüğünü de durdurdu. 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girmesinin ardından ilk kez bir Anayasa değişikliği esas yönünden iptal edilirken, Mahkeme kendi içtihatlarına aykırı davrandı. Kararın sonuçlarının, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki tartışmalı 367 kararından daha ağır olacağı belirtiliyor. Buna göre, Meclis'in çıkartacağı bütün anayasa değişiklikleri içerik (esas) denetimine tutularak, iptal edilebilecek.

10 ve 42. maddelerdeki değişikliği laiklikle ilgili 2. maddeye aykırı bulan Mahkeme, yasa koyucu gibi davranarak yetki alanını genişletti. Sadece, şekil yönünden denetleyebildiği anayasa değişikliklerini esas yönünden de denetleme yetkisini kendi kararıyla aldı. Mahkeme, bunu yaparken Anayasa'nın 4. maddesine dayandı. 'Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez' hükmüyle korunan 2. maddeyle ilgili teklif verilmesini 148. maddeyle düzenlenen 'şekil' şartlarına aykırılık saydı. Böylece, şekilden esas denetimine gitti. Karar, AK Parti hakkındaki kapatma davasını da yakından ilgilendiriyor. İddianamede, söz konusu anayasa değişikliği kapatma talebinin en önemli gerekçesini oluşturuyor.

Mahkeme üyeleri, dün sabah saatlerinde CHP ve DSP'nin anayasa değişikliklerinin 'iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" istemiyle açtığı davayı neticelendirmek için toplandı. Türkiye'nin merakla beklediği karar 17.20'de geldi. Yaklaşık 8 saat süren toplantının ardından Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt, teamüllerin aksine basının karşısına çıkmadı. Karar yazılı açıklamayla duyuruldu. Açıklamada, şöyle denildi: "9.9.2008 günlü, 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunun 1 ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2, 4 ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur..."

Mahkeme, tartışmalı kararı 9'a 2 oyçokluğuyla verdi. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı karara muhalefet etti. Başkan Vekili Paksüt ile üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Zehra Ayla Perktaş, Necmi Özler, Serruh Kaleli, Serdar Özgüldür, Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten ve Şevket Apalak, iptal yönünde oy kullandı. Bu üyelerin çoğu, eski Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atanmıştı.

Mahkeme, Anayasa'nın 148. maddesinde anayasa değişikliklerinin denetimiyle ilgili 'teklif ve oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeyeceği' şeklinde sıralanan şekil denetiminin sınırlarını genişletti. Meclis'in bundan sonra çıkaracağı anayasa değişikliklerini değiştirilmesi teklif edilemeyecek 1., 2. ve 3. maddelere aykırı bularak iptal edebilecek. Mahkeme, anayasa değişikliğini 'cumhuriyet, toplum huzuru, adalet anlayışı, insan hakları, Atatürk milliyetçiliği, demokrasi, laiklik, sosyal hukuk devleti' ilkelerine aykırılıktan iptal etmenin yolunu açtı. Son kararla Raportör Osman Can'ın 'Mahkemenin esasa giremeyeceği' yönündeki raporu da dikkate alınmadı.

Kılıç ve Adalı özgürlüğü savundu

Alınan bilgilere göre toplantıda, raportörün raporunun okunmasının ardından üyeler tek tek görüşlerini açıkladı. Anayasa değişikliğinin iptali yönünde oy kullanan üyeler, laiklik ilkesinin dolaylı şekilde zedelendiğini savundu. Düzenlemenin, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerle ilgili olduğunu ileri sürerek iptal yönünde oy kullandı. Karara muhalefet eden Kılıç ve Adalı ise, değişikliğin laiklik ilkesine aykırı olmadığını, eğitim ve öğrenim özgürlüğünü pekiştirdiğini ifade etti. İki üye Anayasa'nın 148. maddesinin anayasa değişikliklerinin şekil denetimi konusunda sınırlı yetki verdiğine de dikkat çekti.

Kararın dayandığı anayasa maddeleri

Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 4: Anayasa'nın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2'nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Madde 148: Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.

411 oyla kabul edilmişti

Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrası değişti: Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.

Anayasa'nın 42. maddesinin 1 ve 2. fıkrası değişti, yeni fıkra eklendi: Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir.

Meclis'e müdahale edildi

Muhsin Yazıcıoğlu (BBP Genel Başkanı): TBMM'nin yasama yetkisine müdahale edildi. Meclis'in irade koyuculuğu ortadan kaldırıldı. Laikliğin net tanımının yapılması ihtiyacı doğdu. TBMM'nin büyük çoğunlukla esasa ve iç tüzüğe uygun olarak aldığı bu kararın iptali ileride sıkıntılı bir ortamın doğmasına vesile olacaktır. Bu da ülke insanımızın vicdanında her zaman tartışmalı bir halde duracaktır. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını desteklemiyoruz.

Karar hukuk skandalıdır

Süleyman Soylu (DP Genel Başkanı): Mahkeme, kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullandı. Mahkeme'nin TBMM çoğunluğu tarafından kabul edilen bir anayasa değişikliğini esasa girerek iptal etmesi açıkça bir hukuk skandalıdır. TBMM ve AKP iktidarının yasama ve yürütme görevini devam ettirme imkanı kalmadı. Türkiye, bir sistem krizinin tam göbeğine oturmuştur. Sivil bir anayasa yapılmadığı sürece ülkemizin Batı standartlarında bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir.

Özgürlüklerin önü kapandı

Erkan Mumcu (Anavatan Genel Başkanı): Ağır bir karar. Bundan sonra demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının uyumlu bir anlayış içinde kavranması mümkün olmayacak. Bu kararla hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesi ve siyasal sistemin reforme edilmesine yönelik girişimlerin de önü kapanmıştır. Mahkemeden üniversitelerdeki kılık kıyafet düzenlemesini 'devletin laik karakterine aykırı bir girişim' gibi görmemesini beklerdim. Bir hukukçu olarak bu kararın doğruluğunu savunamam.

[HUKUKÇULAR İSYANDA]

Mahkeme zarar görecek

Prof. Dr. Ergun Özbudun (Anayasa hukukçusu): Anayasa Mahkemesi, anayasal ilkelerini aştı. Şekil değil apaçık bir esas incelemesi yaptı. Anayasa'nın kendisine yasakladığı bir yetkiyi kullandı. Bu, yetki gasbıdır. Yüce Mahkeme'nin menfaatlerine zarar verecektir. Bundan sonra hiçbir anayasa değişikliği yapılamaz. Mahkeme, iktidarı kendine tevdi etmiştir. Hiçbir demokratik ülkede örneği yok.

Vahim karar, sınır aşıldı

Prof. Dr. Levent Köker (Anayasa hukukçusu): Mahkeme çok vahim bir karar aldı ve sınırını tamamen aştı. Başörtüsünü değil, kanun önündeki eşitliği ve hiç kimsenin eğitim hakkının engellenemeyeceğini öngören özgürlükçü düzenlemeleri reddetti. Ayrıca, sadece şekil yönünden denetleyebileceği bir değişikliği, içerik yönünden de denetleyerek sakat bir durum oluşturdu.

Meclis, kararı yok sayabilir

Doç. Dr. Mustafa Şentop (Hukukçu): Mahkeme, kendi meşruiyetini çiğnedi. Türkiye'nin en önemli hukukî sorunu haline geldi. Mahkemenin kararlarını denetleyen bir organ yok. Meclis, bu kararı yok sayıp mevcut değişikliği uygulamaya devam edebilir. Mahkeme hükümetin düşmesine karar verse, Resmi Gazete'de yayımlasa bu geçerli mi olacak? Geçerli olmayacak. Çünkü mahkemeye böyle bir yetki verilmemiş. Bu nedenle karar yok hükmündedir.

367 kararını çağrıştırıyor

Doç. Dr. Serap Yazıcı (Anayasa hukukçusu): Hukukî değil siyasî bir karar alınmıştır. Anayasa Mahkemesi, siyasî bir organ değildir. Üzüntü ile karşıladım. 367 kararını çağrıştırıyor. Anayasa'nın tüm hükümleri değiştirilebilir. Bunun istisnası ilk 3 maddedir. Bunu genişletmek suretiyle yorumladığımız zaman, çok tuhaf bir tablo ortaya çıkar. Çünkü Anayasa'nın her hükmü dolaylı bir biçimde ikinci maddedeki kavramlarla ilişkilendirilebilir. Bu mantığı kabul edersek tali kurucu iktidar hiçbir biçimde anayasayı değiştiremez.

Hukukçu mantığıma sığmıyor

Prof. Dr. Hasan Tunç (Anayasa hukukçusu): Bu kararı anayasa hukukçusu olarak mantığıma sığdıramıyorum. Raportörün görüşü doğrultusunda karar verilmesini bekliyordum. Peki AK Parti'ye açılan kapatma davası nasıl etkilenir? İddianamede ortaya konulan gerekçelerin önemli bir kısmı başörtüsüne yönelik. Başbakan ve AK Parti temsilcilerinin söz ve demeçleri delil olarak gösterilmiş. Bu kararla kapatmaya hukukî bir dayanak bulundu.

Karar, halkı ikiye böldü

Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu (Sabancı Üniversitesi): Mahkeme verdiği kararlarla siyasetin içindeydi. Şimdi yeni bir adım attı; başörtüsünün laiklikle bağlantılı olduğuna hükmetti. Başörtüsünde iç hukukta gelinebilecek son noktaya geldik. Ama tartışmalar bitmeyecektir. Siyaseten gündemden düşmez. Halk çok ciddi bir şekilde ikiye bölündü. Başörtüsünün tehdit unsuru olduğunu düşünen bir kesim ile kararın özgürlükleri kısıtladığı düşüncesinde olan bir kesim doğdu.

Yargıçlar devletine gidiyoruz

Murat Yılmaz (Siyaset bilimci): Yargıçlar devletine doğru bir yürüyüş var. Mahkemenin hukuk dışına çıkarak siyaset yapmaya başladığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu karar önemli bir kırılmaya işaret ediyor. İçtihat kapıları kapatılıyor. Bu durum Osmanlı'da 'gerilemenin sebebi' olarak gösterilmişti.

Yargı, özgürlükleri tehdit ediyor

Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı): Anayasa'ya uygun değil. Mahkeme, anayasa değişikliğini esas yönden inceleyemez. Bu noktada yapılacak iş Meclis'in mahkemenin yetkilerini değiştirerek daha açık yazmasıdır. Türkiye'de yargı özgürlüklerin güvencesi değil. Özgürlükleri sınırlayan ve tehdit eden bir kurum haline geldi.

Yetkinin kaynağı ne?

Kamil Yaralı (Hukukçular Derneği Başkanı): Mahkeme, yetki ve meşruiyetini Anayasa'dan aldığını söylüyordu. Bu kararla Anayasa'yı da çiğnediler. Mahkeme Anayasa ile bağlı olmadığını ilan etmiştir. Mahkeme'yi bağlayan hiçbir metin kalmamıştır. Yetkisini Anayasa'dan almıyorsa nereden aldığını açıklamalı.

Yasama yetkisi gasp edildi

Taha Akyol (Milliyet Gazetesi): Hukuka ve Anayasa'ya aykırı bir karar. Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini esastan inceleyemez. Yeni koşullar getiremez. Sadece şekil yönünden inceler, bunun dışında bir inceleme yapamaz. Bundan sonra yasama faaliyeti yapılması imkansızlaşmıştır. Parlamento'nun yasama yetkisi gasp edilmiştir.

Sonunda hepimiz kaybedeceğiz

Mehmet Altan (Star Gazetesi): AK Parti'nin kapatılması sürecinin başladığını görüyorum. Bir senaryo sahibi var ve onu uygulatıyor. Bunun Türkiye'ye ne yararı olacak? Hepimiz sonunda kaybeden haline gelebiliriz. AK Parti de yanlışlıklar yaptı. Temel haklar için adım atması gerektiğini söyledik.


Süreci Bahçeli başlattı

7 Mart 1989: Anayasa Mahkemesi, başörtüsünü serbest bırakan yasayı iptal etti.

25 Ekim 1990: Yükseköğretim Yasası'na 'Kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir.' ifadesi eklendi.

14 Temmuz 1992: Mehmet Sağlam YÖK başkanı oldu. Sağlam, 3 yıllık görevi boyunca bu yasaya dayanarak üniversitelerde başörtüsü yasağını uygulamadı.

6 Aralık 1995: YÖK Başkanlığı'na Kemal Gürüz getirildi. 1989'daki Anayasa Mahkemesi'nin yorumuna dayanarak katı bir yasak uyguladı.

8 Haziran 2007: Başbakan Erdoğan, Prof. Dr. Ergun Özbudun'dan anayasa taslağı hazırlamasını istedi.

28 Ağustos 2007: 6 kişilik heyet, hazırladıkları taslağı AK Parti'ye teslim etti. Başörtüsü yasağı konusunda iki alternatif sunuldu. İlkinde 'Hiç kimse kılık kıyafetinden dolayı öğreniminden mahrum bırakılamaz.', diğerinde 'Yükseköğrenimde kılık kıyafet konusunda herkes serbesttir.' denildi.

17 Eylül 2007: AK Parti kurmayları ve bilim heyeti, Sapanca'da yapılan 3 günlük toplantıda anayasa taslağına son şeklini verdi. Başörtüsüyle ilgili maddede birinci ifade tercih edildi.

13 Aralık 2007: MHP lideri Bahçeli, Anayasa'nın 10. maddesinde değişiklik yapılarak sorunun çözümünü istedi.

14 Ocak 2008: Başbakan, İspanya'da "Velev ki simge olarak taktığını düşünün. Bunu suç kabul edebilir misiniz?" dedi.

15 Ocak 2008: Başbakan'ın İspanya'daki açıklamalarını grup toplantısında değerlendiren Bahçeli, başörtüsü sorununun toplumsal uzlaşma ile çözülmesi gerektiğini vurguladı.

16 Ocak 2008: Erdoğan, İspanya dönüşünde muhalefete şu çağrıyı yaptı: "Yeni anayasayı beklemeye gerek yok. Bunun çözümü çok kolay. MHP ben varım diyor. CHP yoksa yok."

17 Ocak 2008: MHP lideri Devlet Bahçeli, yazılı açıklama yaparak partisinin teklifini ortaya koydu.

23 Ocak 2008: AK Parti, MHP'ye kendi teklifini iletti.

24 Ocak 2008: Ortak noktada buluşan parti kurmayları, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesinde uzlaştı.

25 Ocak 2008: Yapılması düşünülen ikinci zirve, 'kılık kıyafet' ibaresinin doğurduğu endişeler yüzünden ertelendi.

28 Ocak 2008: İki partinin kurmayları yeniden bir araya geldi. Yoğun görüşme trafiğinin ardından mutabakata varıldı.

9 Şubat 2008: Yasak, 411 milletvekilinin, yani Meclis'in yüzde 80'inin desteğiyle kabul edildi.

27 Şubat 2008: CHP, Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusunda bulundu. Değişikliğin 'yok sayılması'nı ve 'yürürlüğünün durdurulması'nı istedi.

11 Mart 2008: Danıştay 8. Dairesi, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın üniversite rektörlerine gönderdiği 'başörtüsü serbest' yazısını genelge olarak tanımlayıp yürütmesini durdurdu.

30 Nisan 2008 Çarşamba

ÖSS ye İngiliz modeli geliyor


YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSS'de yapılacak değişiklikle ilgili olarak çalışma yapıldığını bildirirken, "İngiliz Modeli" üzerinde düşünüldüğünü ifade etti. Özcan, "İngiliz modeli güzel bir model. Ben de beğeniyorum. İnsanların beş altı konudan imtihana girmesi, oradan aldıkları 3 alanda puanla üniversiteye müracaat etmesi hoş bir şey. Çocuklara o kadar hamallık ettirmek değmez gibi geliyor. 3 saat içinde kaderlerini belirlemek doğru değil" dedi. Çalışmaları ÖSS sınavından önce bitirmek istediklerini söyleyen Özcan, çalışmaların hızlı bir şekilde bitirildiğini, konu ile ilgili her gün rapor aldığını belirtti.

Özcan, meslek liseleriyle ilgili çalışmanın da "çok iyi" gittiğini söyleyerek, meslek yüksek okullarının statüsünü arttırmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti. Teknik okullarla ilgili olarak da çalışma olduğunu söyleyen Özcan, "Onları da Avrupa'da olan teknolojik fakültelere çevirmek istiyoruz. Bu ikisi yapılırsa Türkiye'nin ihtiyacı olan insan gücü çok rahat karşılanabilecek" dedi.

14 Nisan 2008 Pazartesi

İstanbul'un Riskli Okullarının Listesi

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulan İstanbul Şiddeti Önleme ve Azaltma Komisyonu, aylar süren çalışma sonunda bir rapor hazırladı. Yalnızca 85 okul güvenli bulundu.

Komisyonun hazırladığı rapora göre, okullardaki şiddet ve uyuşturucu sorunu velileri ciddi şekilde endişelendiriyor. İstanbul'daki 2 bin 300 okuldan sadece 26'sı güvenli bulundu. Komisyonun hazırladığı 21 soruluk ankette velilerden yüzde 90'ı çocuklarının okula geliş-gidiş güzergahlarını güvenli bulmadıkları ve okul çevresinde çocukları kötü alışkanlıklara iten uyuşturucu madde satıcısı insanlar olduğu fikrinde birleşti.

ÖZEL VE DEVLET OKULU

Komisyon raporuna göre, İstanbul'un tüm ilçelerinde güvenlik risk oranı yüzde 45'i geçen en az 1 okul tespit edilirken risk oranı yüzde 94,3'e kadar çıkan anaokullarına bile rastlandı. İstanbul'daki en güvenilir okullar sıralamasında ise sıfır risk puanıyla, devlet okulları ve özel okullar yarıştı. Risk puanı 40'a kadar olan okullar güvenli bulundu ve 85 okul en güvenilir okullar arasına girdi.


İşte riskli okullar

Adalar Hüseyin Rahmi Gürpınar Çok Programlı Lisesi,

Avcılar Milli Eğitim Vakfı Nihat Çandarlı İÖO,

Bağcılar Aşkaleli İbrahim Polat Lisesi,

Bahçelievler Dede Korkut A. Lisesi,

Bakırköy Hamdi Akverdi İÖO,

Bayrampaşa Yahya Kemal İÖO,

Beşiktaş Ortaköy Hayat İÖO,

Beykoz Soğuksu İÖO,

Beyoğlu İstiklal İÖO,

Çatalca Ovayenice Örfi Çetinkaya İÖO,

Eminönü Tevfik Kut İÖO,

Esenler Atışalanı Lisesi,

Eyüp Esentepe İÖO,

Fatih Çapa İÖO,

GOP Örfi Çetinkaya A. Teknik Lisesi,

Kadıköy Nuri Cıngıllıoğlu Lisesi,

Kağıthane Yaşar Doğu İÖO,

Kartal Şehit Öğretmen H. Ağırman End.Mesl. Lisesi,

Küçükçekmece Bezirganbahçe İÖO,

Maltepe Ertuğrul Gazi Lisesi,

Pendik Erol Türkeri İÖO,

Sarıyer Yeniköy İÖO,

Silivri Şakire Sadi Obdan İÖO,

Sultanbeyli Mevlana İÖO,

Şile İMKB 50.Yıl Lisesi,

Şişli Ahi Evren Ticaret Meslek Lisesi,

Tuzla Barış Manço İÖO,

Ümraniye İnanç Türkeş İÖO,

Üsküdar Mustafa Noyan İÖO.

8 Nisan 2008 Salı

Üniversiteleri Kim Karıştırıyor


Herkesin ortak endişesi ama ısrarla üniversiteler karıştırılmak isteniyor. Son haftalarda artan gerilimle karıştırilan üniversiteler ve çıkan olaylar.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ: Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde, 25 Mart'ta çıkan olaylarda 4'ü polis 5 kişi yaralandı. Olayın, sol görüşlü B.E.'nin, sağ görüşlü M.T.'nin kız arkadaşına tacizi üzerine çıktığı öne sürüldü, eğitime ara verildi. Üniversite etrafında 200 çevik kuvvet polisi ve iki panzer bekletiliyor.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ: Edebiyat Fakültesi'nde Mahir Çayan'ı anmak için 2 Nisan'da etkinlik düzenleyen sol görüşlü öğrencilerle sağ görüşlü öğrenciler, Beyazıt Kampusu önünde birbirlerine girdi. Çok sayıda öğrenci hafif yaralandı, 10'u kız 26 öğrenci gözaltına alındı. 26 Aralık 2007'de TKP'lİ öğrencilerle, 'İslamcı Gençlik' olarak tanınan grup arasında Fethullah Gülen kavgası çıktı. Üç öğrenci yaralandı, 30 öğrenci gözaltına aldı.

ABANT İZZET BAYSAL: 1 Nisan'da, ülkücü grubun lideri Bahadır Darı ile eski lider Yetiş Sarımsakçı arasındaki tartışma kavgaya dönüştü. Serdar Kökavşar ile Hazım Şeminer tabancayla, Yetiş Sarımsakçı bıçakla yaraland. 3'er kurşun isabet eden Kökavşar ile Şeminer, yaşam mücadelesi veriyor.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ: 10 Mart günü sağ görüşlü öğrenciler, sol görüşlü öğrencilere saldırdı. Saldırıyı protesto etmek için üniversitede toplanan 150 sol görüşlü öğrenci yürüyüş yaptı. Kendilerine engel olmak isteyen jandarmayla tartışan öğrenciler, ellerine aldıkları taşları yurt binası ve askerlere attı.

MUĞLA ÜNİVERSİTESİ: Doğulu öğrencilerle ülkücü gençler arasındaki gerilim 7 yıldır sürüyor. Bugüne kadar bıçaklı sopalı kavgalarda 16 öğrenci yaralandı. Polis ve jandarma yüzlerce öğrenciyi gözaltına aldı. Üniversite yönetimi ise okulda kargaşa ve kavga ortamı yaratan 64 öğrenci hakkında disiplin cezası verdi. Bunlardan 18'i okuldan uzaklaştırıldı.

24 Mart 2008 Pazartesi

OKS ve SBS resmen değiştiler

OKS'nin gelecek yıldan itibaren kaldırılması ve yerine Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) getirilmesi ile ilgili Yönetmelik değişikliği Resmi Gazete’de yayımlandı

 OKS  ve SBS resmen değiştiler Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’nın (OKS) gelecek yıldan itibaren kaldırılması ve yerine Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) getirilmesi ile ilgili Yönetmelik değişikliği Resmi Gazete’de yayımlandı.

Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ile Anadolu İmam-Hatip Liseleri yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişiklik ile söz konusu yönetmeliklere “Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Yönergesini ifade ederö kısmı eklenerek, bu okulların OKS’ye dahil olması sağlandı. Yönetmeliklerin eklerinde yer alan “Öğrenci Nakline Esas Durum Belgesiönde de değişiklik yapılırken, belgeye, Birinci Yabancı Dili, İkinci Yabancı Dili, Hazırlık Sınıf Okuyup Okumadığı, Sınıf Tekrarı Yapıp Yapmadığı, Disiplin Cezası Alıp Almadığı, Öğrencinin Okula Yerleşmesinde Esas Alınan Puanı gibi soruların yanıtlanması istendi.

ANADOLU LİSELERİ’NE SEVİYE TESPİT SINAVI

Anadolu Liseleri Yönetmeliği’nin ”kontenjan tespiti” başlıklı 4. maddesinde sıralanan kontenjan nedenleri arasına seviye tespit sınavı ile sınıf tekrarı da eklendi. Ayrıca Anadolu Liseleri’ne nakil konusunda da yeni düzenleme getirilirken, “Bu okullar arasında öğrenci nakilleri; açık kontenjan bulunması, öğrencinin yerleştirmeye esas puanının, naklen gitmek istediği okulun kendi sınıf seviyesindeki öğrenciler için uygulanan yerleştirmeye esas taban puanından az olmaması ve puan üstünlüğü esaslarına göre yapılır. Naklen gidilmek istenilen yerleşim birimindeki okul/okullarda birinci yabancı dil farklı ise nakiller, puan üstünlüğü ve açık kontenjan esaslarına bağlı olarak velilerinin yazılı isteği doğrultusunda birinci yabancı dil değişikliği yapılarak gerçekleştirilir. Nakli gerçekleşen öğrencinin değiştirilen yabancı dildeki seviyesi belirlenir.
Okul yönetimi, öğrenci velisi ile işbirliği yaparak 31/5/2006 tarihli ve 26184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde gerekli tedbirleri alır ve uygularö ibaresi eklendi. Yönetmeliğin çeşitli maddelerinde yer alan ”giriş puanı” ibareleri de ”esas taban puan” şeklinde değiştirildi.

Fen Liseleri Yönetmeliği’nin “Bu okullarda öğrenim görmek isteyen ilköğretim 8’inci sınıfta öğrenim görmekte olan öğrencilerden; 6’ncı, 7’nci sınıflarda Türkçe, matematik ve fen bilgisi derslerinin her birinin yıl sonu notu en az 4 (Dört) olanlar başvurabilirö ibaresi bulunan 9’uncu maddesi, “Yönergede belirlenen usul ve esaslar ilgili kılavuz/kılavuzlardaki açıklamalar doğrultusunda yerleştirmeye esas puana göre tercihte bulunurlar. İlgili mevzuata göre yurdumuzda öğrenim görme şartlarını taşıyan yabancı uyruklu öğrenciler hakkında da diğer öğrenciler gibi işlem yapılırö olarak değiştirildi.

Sosyal Bilimler Lisesi Yönetmeliği’nde ise “Hazırlık Sınıfından Dokuzuncu Sınıfa Geçişiö düzenleyen madde “Hazırlık sınıfı öğrencileri; aynı okulun 9’uncu sınıfına veya nakil şartlarını taşımaları halinde hazırlık sınıfı bulunmayan diğer okulların 9’uncu sınıflarına 8/12/2004 tarihli ve 25664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği hükümlerine göre geçiş yaparlarö olarak değiştirildi

ANKA

20 Mart 2008 Perşembe

Netlerinizi artırmanın püf noktaları

Sınav stresi dengede tutulduğunda başarıya ulaştırır. Takvim yaklaşırken, ÖSS'ye hazırlık sürecinde netlerinizin artmasını istiyorsanız, aşağıdaki püf noktalarına dikkat etmelisiniz

Öncelikle hedefinizi belirleyin. Ve hedefinizdeki bölümü kazanmak için ÖSS'de yaklaşık kaç net yapmanız gerektiğini öğrenin. Böylece çalışmalarınız "sonuca yönelik" olacaktır.

*Sayısalcılar öncelikle Mat-1 ve Fen-1 konularına çalışmalı, sonra Mat-2 ve Fen-2 konularına geçmeli. TM'ciler Mat-1 ve Ed-Sos konularını halletmeden Fen-1 ve Mat-2'ye aşırı yüklenmemeli. Sözelciler ise sözel dersleri halletmeden Fen-1 ve Mat-1'de yoğunlaşmamalı.

*Konulara yarım yamalak çalışmamalısınız. Örneğin, 6 konuya yarım yamalak çalışmaktansa 3 konuya derinlemesine çalışmanız daha mantıklıdır. Bir konuya ilişkin çıkan soruların yaklaşık yüzde 70-80'ini doğru çözebiliyorsanız, o konuyu kavramışsınız demektir.

*Özellikle zor olan konulara çalışırken, tıkandığınız noktada "kendim halledeceğim" diye ısrar etmeyin ve öğretmenlerinizden yardım alın. Öğretmenlerinizin göstereceği bazı püf noktaları size bir ufuk kazandıracaktır. Aksi takdirde ciddi manada zaman ve motivasyon kaybınız olabilir.

*Herhangi bir derse veya konuya karşı önyargılı olmayın. "Bu zor bir konu. Çalışsam da yapamam" demeyin.

*Farklı kaynaklardan bol soru çözmelisiniz. Yanlış cevapladığınız soruları da mutlaka öğretmenlerinize sormalısınız.

*Belirli aralıklarla ÖSS deneme sınavları çözmelisiniz. Fakat "deneme kolik" olmamaya özen göstermelisiniz. Zira konu eksiğiniz çok olduğu halde sürekli deneme sınavı çözmeniz, size ciddi bir katkı sağlamayacaktır.

*Mayıs ayının sonuna kadar konularınızı bitirmeyi hedeflemelisiniz. Unutmayın ki "her bitiremediğiniz konu", ÖSS'de sizin için stres sebebi olacaktır.

zaman

16 Mart 2008 Pazar

Hangi Üniversitede Kaç Kadro Var?


YÖK ün kadro alımı ile ilgili yönetmeliğini Danıştayın iptali sonrası, üniversiteler kadro sıkıntısı yaşıyor. Üniversitelerin öğretim üyelerinin dağılımı ve öğrenci sayıları.
YÖK'ün üniversitelerde kadro alımlarını durdurması sonrasında rektörler konu ile ilgili kriz yaşandığını belirtirken, son üç yılda öğrenci sayısında 350 bine yakın artış olmasına karşın öğretim görevlisi sayısındaki artış 2 bin 400'ü geçmedi.

YÖK Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atama Yönetmeliği'nde Değişiklik yapılmasına Dair Yönetmelik'in Danıştay tarafından iptal edilmesi nedeniyle kadro atamalarını durdururken, rektörler bu durumun üniversiteleri büyük sıkıntıya sokacağı mesajı verdi. Üniversitelerin özellikle kadrolarında yaşanan sıkıntı açığa çıkarken, son üç yılda da öğretim görevlisi sayısındaki artış yüzde 5'de kaldı. Buna karşın öğrenci sayısındaki artış son üç yıl içerisinde yüzde 16.7 oldu.
Üniversitelerde 2004-2005 döneminde 877 bin 424'ü kız öğrenci olmak 2 milyon 73 bin 428 öğrenci öğrenim görürken, bu sayı 2005-2006 eğitim döneminde 987 bin 914'ü kız öğrenci olmak üzere 2 milyon 309 bin 918'e çıktı. 2006-2007 eğitim dönemindeki üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısı 2 milyon 419 bin 214'e ulaştı. Ayrıca 2007 yılı itibariyle de 17 yeni üniversite daha kuruldu.

-TÜRKİYE DOÇ. DR.'DEN MAHRUM-

Öğretim görevlisi sayısı ise 2004-2005 eğitim döneminde 82 bin 96 iken bu rakam 2005-2006 eğitim döneminde 84 bin 785'e, 2006-2007 eğitim döneminde ise 86 bin 522'ye çıktı. Buna karşın Profesör, Doçent ve Yardımcı Doçent sayısında önemli bir artış yaşanmazken, Öğretim Görevlisi sayısı ise düştü. 2004-2005 eğitim döneminde 11 bin 381 olan profesör sayısı 2006-2007 eğitim döneminde 12 bin 606 olurken, 5 bin 456 olan Doçent sayısı ise 5 bin 898 oldu. 2004-2005 eğitim döneminde 14 bin 461 olan Yardımcı Doçent sayısı ise 2006-2007 eğitim döneminde 15 bin 621 olurken, Öğretim Görevlisi sayısı ise 14 bin 64'den 13 bin 38'e düştü.

-�PROFESÖRDEN ÖĞRENİM GÖRMEK ZOR�-

Üniversitelerde bir öğretim görevlisi başına 28 öğrenci düşerken, bir Profesör başına düşen öğrenci sayısı ise 192'yi buluyor. Bir Doçent başına düşen öğrenci sayısı da 410'u buluyor. Doçent sayısının az olması ise Profesör olmak için sıra bekleyen akademisyen sayısının da ne kadar az olduğunu gösteriyor. Türkiye'de üniversitelerde Yardımcı Doçent başına düşen öğrenci sayısı da 155'i bulurken, bir Araştırma Görevlisi başına ise 79 öğrenci düşüyor. Yeni kurulan 17 üniversiteye de 30 bine yakın bir kadro ayrılırken, bu kadrolar da diğer üniversitelerdeki mevcut kadrolar ile tamamlanmaya çalışıldı. Tabela üniversitesi olarak bilenen bu 17 üniversitenin durumu da tartışma konusu olurken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan üniversitesi bulunmayan 9 ile de üniversite kurulacağı �müjdesi� vermişti. Yeni kurulacak tabela üniversitelerine ise akademisyen kadrosunun nereden bulunacağı merak ediliyor.

-ÜNİVERSİTELERDE 55 BİN ATAMA BEKLEYEN KADRO VAR-

Ayrıca Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre de kamu kurumlarında 2 milyon 329 bin 210 kişilik kadronun 80 bin 726'sı bloke olarak bekliyor. Bloke edilmiş kadro arasında ise üniversitelerin 55 bin 590 kişilik kadrosu da bulunuyor. Üniversiteler arasında Gaziantep Üniversitesi'nin 4 bin 676 kişilik kadrosunun bin 914'ü bloklu olarak bekliyor. Süleyman Demirel Üniversitesi'nin de 5 bin 929 kişilik kadrosunun bin 773'üne atama yapılmazken, Celal Bayar Üniversitesi'nin 4 bin 490 kişilik kadrosunun bin 454'üne atama yapılmadı. Üniversiteler arasında sadece İnönü Üniversitesi ve Osmangazi Üniversitesi kadrolarının tamamını kullanıyor.


ÖĞRETİM GÖREVLİ SAYISI



DÖNEM Toplam Prof. Doç. Y.Doç. Öğr.G. Okut. Uzm. Arş.Grv.

2004-2005 82.096 11.381 5.456 14.461 14.064 5.964 2.444 28.271

2005-2006 84.785 11.841 5.796 15.129 14.353 6.302 2.595 28.751

2006-2007 86.522 12.606 5.898 15.621 13.038 6.263 2.575 30.495


ÖĞRENCİ SAYISI

DÖNEM TOPLAM KIZ ERKEK

2004-2005 2.073.428 877.424 1.196.004

2005-2006 2.309.918 987.914 1.322.004

2006-2007 2.419.214 1.040.008 1.379.206



ÜNİVERSİTE SERBEST BLOK TOPLAM KADRO
AKDENİZ ÜNİV 4.096 879 4.975
ANADOLU ÜNİV 5.772 830 6.602
ANKARA ÜNİV 11.619 538 12.157
ATATÜRK ÜNİV 6.788 413 7.201
BOĞAZİÇİ ÜNİ 2.321 430 2.751
CUMHURİYET Ü 3.398 129 3.527
ÇUKUROVA ÜNİ 5.968 273 6.241
DİCLE ÜNİV 4.384 1.339 5.723
D.EYLÜL ÜNİV 7.485 1.130 8.615
EGE ÜNİV 9.764 148 9.912
ERCİYES ÜNİV 4.418 317 4.735
FIRAT ÜNİV 3.913 935 4.848
GAZİ ÜNİV 10.318 1.723 12.041
GAZİANTEP ÜN 2.762 1.914 4.676
HACETTEPE ÜN 11.257 5 11.262
İNÖNÜ ÜNİV 2.599 0 2.599
İSTANBUL ÜNİ 16.399 371 16.770
İTÜ 4.876 607 5.483
KARADENİZ TÜ 5.935 1.738 7.673
MARMARA ÜNİV 5.807 42 5.849
MİMAR SİNAN 1.467 577 2.044
19 MAYIS ÜNİ 4.886 399 5.285
ODTÜ 5.032 628 5.660
SELÇUK ÜNİV 6.489 610 7.099
TRAKYA ÜNİV 3.478 452 3.930
ULUDAĞ ÜNİV 5.692 91 5.783
YILDIZ TÜ 3.164 421 3.585
100 YIL ÜNİV 3.777 174 3.951
HARRAN ÜNİV 2.547 1.203 3.750
18 MART ÜNİV 2.317 1.143 3.460
S. DEMİREL Ü 4.156 1.773 5.929
A.MENDERES Ü 2.863 1.330 4.193
KARAELMAS ÜN 3.014 1.183 4.197
MERSİN ÜNİV 3.025 1.078 4.103
NİĞDE ÜNİV 2.016 790 2.806
PAMUKKALE ÜN 3.270 1.256 4.526
BATMAN ÜNİV 872 453 1.325
BALIKESİR ÜN 2.587 1.091 3.678
K.MEHMETBEY 872 453 1.325
KOCAELİ ÜNİV 3.932 513 4.445
AĞRI DAĞI ÜN 872 453 1.325
SİNOP ÜNİV 872 453 1.325
SAKARYA ÜNİV 2.228 940 3.168
DUMLUPINAR Ü 2.097 527 2.624
SİİRT ÜNİV 872 453 1.325
C. BAYAR ÜN 3.136 1.454 4.590
NEVŞEHİR ÜNİ 872 453 1.325
İ. BAYSAL ÜN 2.588 1.182 3.770
KARABÜK ÜNİV 872 453 1.325
M. KEMAL ÜNİ 2.589 1.177 3.766
7 ARALIK ÜNİ 872 453 1.325
KARATEKİN ÜN 872 453 1.325
KOCATEPE ÜNİ 2.103 561 2.664
ÇORUH ÜNİV 872 453 1.325
BİLECİK ÜNİV 872 453 1.325
KAFKAS ÜNİV 1.489 395 1.884
EREN ÜNİV 872 453 1.325
G.OSMANPAŞA 1.913 164 2.077
KIRKLARELİ Ü 872 453 1.325
MUĞLA ÜNİV 2.093 419 2.512
KORKUT ATA Ü 872 453 1.325
BİNGÖL ÜNİV 872 453 1.325
SÜTÇÜ İMAM Ü 2.032 324 2.356
ALPARSLAN ÜN 872 453 1.325
ARTUKLU ÜNİV 872 453 1.325
KIRIKKALE ÜN 1.997 36 2.033
OSMANGAZİ ÜN 3.308 0 3.308
GALATASARAY 1.012 237 1.249
İZMİR YTE 1.284 692 1.976
GEBZE YTE 2.207 1.186 3.393
AHİ EVRAN ÜN 1.735 803 2.538
KASTAMONU ÜN 1.244 592 1.836
DÜZCE ÜNİV 1.775 549 2.324
M.A. ERSOY Ü 1.224 602 1.826
UŞAK ÜNİV 1.104 660 1.764
RİZE ÜNİV 1.441 780 2.221
N. KEMAL ÜNİ 1.768 823 2.591
ERZİNCAN ÜNİ 1.467 574 2.041
AKSARAY ÜNİV 1.232 630 1.862
GİRESUN ÜNİV 1.431 707 2.138
HİTİT ÜNİV 1.717 1.007 2.724
BOZOK ÜNİV 1.395 703 2.098
ADIYAMAN ÜN 950 453 1.403
ORDU ÜNİV 1.358 780 2.138
AMASYA ÜNİV 1.078 459 1.537
TOPLAM 261.410 55.590 317.000

24 Şubat 2008 Pazar

Parlak Eksik Nottan Vazgeçti Direkt Devlete Meydan Okudu!!!

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, Gül'ün onayına rağmen başörtülü öğrencilerin yarın İstanbul Üniversitesi kapısından geri çevrileceğini söyledi.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, başörtüsü yasağına son veren yasal düzenlemenin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandıktan sonra resmi gazetede yayınlanmasına rağmen, başörtülü öğrencilerin yarın İstanbul Üniversitesi kapısından geri çevrileceğini söyledi.

Bayburt Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından Yeşilköy Polat Renaissance Otel'de düzenlenen geceye katılan İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak, başörtüsü konusunda tavrını ortaya koydu. TBMM'den rekor oyla geçen, üniversitelerde başörtüsü yasağını sona erdirmesi düşünülen 10. ve 42. madde ile ilgili düzenleme Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da onaylanmıştı.

Kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasının ardından üniversitelerde yarın nasıl bir tavır izleneceği merak ediliyor. İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak, YÖK'ün ek 17. maddesi değişmediği sürece öğrencilerin başörtüsü ile üniversiteye alınmayacağını savundu.

Rektör Parlak, konuşmasında, "Bu yasa geçmişteki uygulamayı ortadan kaldırmıyor. Ek 17. madde değişirse o zaman yapılacak bir şey yok" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Parlak, "Bu hukuk devletinde bürokrat olarak görev yapıyoruz. Hiç kimse yargının üzerinde değildir" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün imzaladığı 10. ve 42. maddenin başörtüsü yasağını AİHM'nin ifade ettiği boyutu ortadan kaldırmayacağını savunan Parlak, "17. madde değişmedikçe öğrenciler ile ilgili herhangi bir değişiklik olmayacak. Geçmişte nasıl giriyorlarsa bu evlatlarımız yarın da aynı şekilde girecekler. Başörtüsü ile içeri alınmayacaklar" diye konuştu.

Yasakçı üniversiteden tuhaf gerekçe: 'Hukukun üstünlüğü ve toplumsal barış için Anayasa'ya uymuyoruz!'


Üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliği Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesine rağmen, bazı rektörler düzenlemeye direniyor.

Fakülte kapılarına bir yazı asarak 'başörtülü öğrencilerin kampusa alınmayacağını' duyuran Marmara Üniversitesi, ilginç bir gerekçe sundu. Anayasadaki değişikliği dikkate almayan üniversite senatosu, 'hukukun üstünlüğüne duydukları saygı ve toplumsal barış için' yasakçı uygulamaya devam edeceklerini belirtti. Açık öğretim fakültesi derslerine giren başörtülü öğrenciler dün okula alınmadı.

Kapıya asılan 15 Şubat tarihli senato kararında, şu ifadeler yer alıyor: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda değişiklik yapan 5735 sayılı 9 Şubat 2008 kabul tarihli yasanın yürürlüğe girmesi durumunda Anayasa'daki değişikliklerin doğrudan uygulanabilir hüküm içermemesi nedeniyle öğrenci kılık kıyafeti konusunda üniversitemizdeki uygulama 2547 sayılı kanunun ilgili maddelerinde yeni bir düzenleme yapılana kadar hukukun üstünlüğüne olan saygımız ve toplumsal barış açısından gerekli olduğunun kamuoyuna duyurulmasına oybirliği ile karar verilmiştir." Derse girmek isteyen öğrenciler, oluşturulan kulübede başlarını açarak okula girebildi. Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur, bir dönem CHP Parti Meclisi üyeliği yapmıştı. Pur, rektör seçilince CHP'deki görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.

19 Şubat 2008 Salı

İlk 500'de Türkiye'den iki üniversite



Dünyada 15 bin üniversite üzerinde yapılan en yoğun araştırmanın sonuçlar açıklandı. 15 bin üniversite arasında yapılan sıralamaya göre ilk 500'te iki Türk üniversite var.

İlk 500'de Türkiye'den iki üniversiteDünyadaki gelişmiş ülkelerde tüm üniversiteler akademik açıdan, bilinirlikleri, araştırmaları, yayınları açısından sıralanıyor. Ancak Türkiye’de böyle bir sıralama yok. Sadece “genel kanı” var. Üniversite dendiğinde “en çok tercih edilenler” diye bir “olgu” akla geliyor. ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent, Koç, Sabancı gibi…


İşte 2007 yılı sonunda 3 değişik kurumun sıralamaları: QT ilk 400’de sadece İstanbul Teknik Üniversitesi (390).

Vatan’dan Rıfat Sarıcaoğlu’nun yazısına göre, Shanghai index ilk 500’de sadece İstanbul Üniversitesi (472) var. Ancak, aşağı yukarı tüm verileri göz önünde bulundurularak dünyada 15 bin üniversite üzerinde yapılan en yoğun araştırmanın (Webmaster) sonuçları, tablolarda görülüyor. (Not: Bu araştırmanın internette tıklama sayısı ile ilgisi yoktur. Tablolardaki sıralama dünyadaki ilk 4 bin üniversiteyi kapsıyor. Bu tabloda ismi bulunmayan üniversiteler ilk 4 binin içinde değildir.)

Dünya sıralamasındaki ilk 10’da ise MIT, Stanford, Harvard, UC-Berkeley, Cambridge, Cal Tech, Columbia, Princeton, Chicago ve Oxford üniversiteleri bulunuyor. Eğitimde ezberciliği bırakıp, uygulama ve araştırmaya yönelik, bilim çağına uygun, birkaç dili bilen bireyler yetiştirmek için tohumları bugünden ekmemiz gerekiyor.

İngiltere’de geçen hafta yayınlanan bir araştırmada, İngilizler’in nüfus artış oranı düşmesine rağmen üniversite eğitimi talebi yüzde 7.2 artmış. Kızlarda bu oran yüzde 10.4. Daha şaşırtıcı olanı, 25 yaş üztü talep yüzde 18 artmış durumda. Bu veriler kısa zamanda Türkiye için de söz konusu olacaktır.

VAKIF ÜNİVERSİTELERİ SIRALAMASI

479 Bilkent

1246 Sabancı

1277 Doğu Akdeniz

1436 Başkent

1523 İstanbul Bilgi

1564 Koç

2223 Çankaya

2250 İzmir Ekonomi

2451 Doğuş

2740 Kültür

2957 Yeditepe

3171 Fatih

3236 TOBB

3274 Beykent

3650 Bahçeşehir

TÜRK ÜNİVERSİTELERİNİN TABLODAKİ YERİ (DEVLET ÜNİVERSİTELERİ)

438 ODTÜ

508 Boğaziçi

720 ITÜ

798 Ankara

818 Hacettepe

939 Ege

1067 Anadolu

1082 Gazi

1231 Çukurova

1342 Selçuk

1355 Yıldız

1398 Dokuz Eylül

1410 İnönü

1427 İstanbul

1535 Uludağ

1710 Süleyman Demirel

1787 Marmara

1802 Akdeniz

1846 Erciyes

2120 Trakya

2195 Dicle

2232 Karadeniz Teknik

2414 Gaziantep

2439 Adnan Menderes

2493 Sakarya

2501 Çanakkale 18 Mart

2503 Afyon Kocatepe

2687 Sütçü İmam

2713 Ondokuz Mayıs

2838 Cumhuriyet

2972 Galatasaray

3176 Balıkesir

3178 Mersin

3294 Yüzüncü Yıl

3311 Karaelmas

3314 Pamukkale

3429 Atatürk

3484 Izzet Baysal

3491 Celal Bayar

3607 Osman Gazi

3766 Fırat

3897 Gebze Yük. Tek. Ens.

3939 Harran

13 Şubat 2008 Çarşamba

Açık Öğretimliler yüksek lisans yapabilir mi?

“Açık öğretim lisans mezunları yüksek lisansa başvurma veya yüksek lisans yapma hakkına sahip mi?” öğrencilerin aklına takılan sorulardan biri. Konuyla ilgili düzenleme…

Açık Öğretimliler yüksek lisans yapabilir mi?Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinin 2.maddesine göre;“Yüksek lisans programına başvurabilmek için adayların bir lisans diplomasına sahip olmaları ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından merkezi olarak yapılan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Giriş Sınavından (ALES) başvurduğu programın puan türünde 55 standart puandan az olmamak koşuluyla ilgili senatoca belirlenecek ALES standart puanına sahip olmaları gerekir. Yüksek lisans programlarına öğrenci kabulünde, ALES puanı yanı sıra gerekirse, lisans not ortalaması ve mülakat sonucu da değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeye ilişkin hususlar ile başvuru için adayların sağlaması gereken diğer belgeler (referans mektubu, neden yüksek lisans yapmak istediğini belirten kompozisyon, uluslararası standart sınavlar vb.) ve hangi düzeyde yabancı dil bilgisi gerektiği, ilgili senato tarafından düzenlenen yönetmelikle belirlenir…”

Bu maddede, yüksek lisansa başvurmak için gerekli koşullar açıkça belirtilmiştir. Yüksek lisansa başvurmak için lisans mezunu olma şartı vardır ancak yönetmelikten de açıkça anlaşılacağı üzere örgün veya uzaktan eğitim yapan fakültelerden mezun olma şartı yoktur.

Ayrıca 2547 sayılı kanunun 12.maddesindeki d ve fıkraları ile 43.maddenin c fıkrasına göre hazırlanan Açık Yükseköğretim yönetmeliğin 13.maddesinde "Açıköğretim öğrencileri ile aynı öğretim programına göre örgün öğretim öğrencileri arasında öğrenci hakları bakımından fark bulunmadığı gibi her iki yoldan mezun olanlar eşit hak ve yetkilere sahip olurlar." hükmü yer almaktadır. Yönetmeliğin bu maddesinden de anlaşılacağı gibi açıköğretim fakültesi mezunları yüksek lisans dahil diğer öğrencilerle aynı haklara sahiptirler.

Gerekli şartlar sağlandığında örgün öğretim mezunları gibi yüksek lisansa başvurma ve yüksek lisans yapma hakkına sahiptirler

4 Şubat 2008 Pazartesi

Üniversitelerde sadece yasakçı akademisyen yok



Başörtüsü yasağının kaldırılması amacıyla öğretim görevlileri cephesinden başlayan "Özgürlük Bildirisi"ne 5 günde bin 500'ün üzerinde imza atıldı. 110 üniversitede imza sayısının 5 bini bulmasının beklendiği bildiriliyor.

Son dönemde türban sorununun Anayasa'ya girmesi ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından yapılan sert açıklamalara karşın, ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Dağı ile Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şaban Çalış öncülüğünde "Özgürlük Bildirisi" adı altında bir çalışma başlatıldı. Üniversitelerdeki başörtü yasağına karşı yayınlanan bildiride, her ülkede olduğu gibi üniversitelerde kılık kıyafet serbestliğinin hiçbir din, inanç, düşünce, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmadan tanınması gerektiği belirtiliyor.

http://universitedeozgurluk.blogspot.com adlı sitede yayınlanan bildiriye şimdiye kadar bin 503 öğretim üyesi imza atarken, sayının 5 binin üzerine çıkması bekleniyor. Özgürlük Bildirisi öncülerinden Prof Dr. İhsan Dağı, hedef olarak bir sayı belirlemediklerini kaydederken, asıl amacın, üniversiteler arasında özgürlükçü düşünen öğretim görevlilerinin de olduğunu göstermek olduğunu ifade etti. Dağı, "Hedefimiz belli bir rakama ulaşmak değil. Şu anda bu rakam bin 500 olmasa 100 bile olsa aslında bir şeyleri göstermiş olurdu. Burada gösterilmek istenen üniversitelerde sadece yasakçı öğretim üyelerinin bulunmadığının gösterilmesidir. İnsanlar bu üniversitelerin özgür mekanlar olmasını istiyor. Bizler de buraların sadece bilimin tartışıldığı yerler olmasını istiyoruz" dedi.

- "AMACIMIZA ULAŞTIK"-

Özgürlük Bildirisi'ne atılan imzalar ile bazı rektörlerin "yasakçı tutumunun" üniversite tabanından destek görmediğini göstermeyi amaçladıklarını ifade eden Dağı, "Ve bu amacımıza ulaştık" dedi. Bildiriye imza atanlar arasından Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Levent Köker, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Nesin, ODTÜ Öğretim üyesi Prof. Dr. Nuri Yurdusev gibi isimler de bulunuyor. Şu anda 2007 yılında kurulan 17 üniversite ile beraber Türkiye'de 110 üniversite bulunuyor.

Mesut Parlak, rektör olunca eski fikirlerini unuttu


'Türbanlı öğrenciye hak ettiği notu vermeyiz.' sözleriyle gündeme gelen İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, eski rektör Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na karşı başörtülü öğrencileri savunmuştu.


1997 yılında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne aday olan Parlak, gazeteci Yalçın Doğan'ın NTV'deki programında başörtüsü yasağına karşı çıkmıştı. Parlak, programda, başörtülü öğrencilere kimlik verilmesi ve derslere girmesinin engellenmemesi gerektiğini söylemişti.

Ali Nesin: Başörtüsü yasağı topluma hakarettir


04/02/2008

Üniversitelerde başörtüsü yasağını protesto eden öğretim üyelerine destek veren ve bildiriye imza atan Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin, Türkiye'nin yasaklar yüzünden tam anlamıyla laik olamayacağını dile getirdi.

Nesin, "Bu yasak, toplumun bir kesimine 'siz üniversiteye yakışmıyorsunuz' diyerek hakaret ettiğinden dolayı güzel bir şey değildir." ifadelerini kullandı. Bildiriye imza attığı için kendisine gelen tepkiler üzerine yazılı bir açıklama yapan Ali Nesin, 18 yaşını bitirip rüştünü ispatlamış birinin kılık kıyafetinden dolayı üniversiteye alınmamasının her şeyden önce etik bakımından yanlış olduğunu vurguladı. Nesin, "Kimsenin kimseyi düşüncesinden, inancından, giysisinden ve yaşam biçiminden dolayı üniversiteden men etmeye hakkı yoktur. Eğer yasaklarla Türkiye'nin daha laik olacağı düşünülüyorsa bu düşünce baştan aşağı yanlıştır." dedi. Yasağın toplumu gereksiz yere kamplara böldüğünü ifade eden Nesin, şöyle konuştu: "Bu yasak toplumun bir kesimine 'siz üniversiteye yakışmıyorsunuz' diyerek hakaret ettiğinden dolayı güzel bir şey değildir. Bu yasak ne doğrudur, ne iyidir ne de güzeldir. Demokrasi, engebeli bir yoldur. Bu yolu yasaklarla düzleştirmeye çalışmak beyhude bir davranıştır." Nesin, oyuna gelenin kendisi olmadığını da belirterek, "Asıl oyuna gelenler gerçekte var olmayan ve artık trajikomediye dönüşen bu saçmasapan türban sorununu siyasetin ve hayatlarının merkezine oturtanlardır." ifadelerini kullandı. İstanbul, Zaman

Yasakçı rektörden fetva: Türban farz değil, kızlarımız bunu kaza saysın

Yasakçı rektörden fetva: Türban farz değil, kızlarımız bunu kaza saysın İstanbul, Zaman
04/02/2008

Türbana karşı bildiri hazırlayan rektörler, Habertürk Televizyonunda yayınlanan Basın Kulübü'nde gazetecilerin sorularını cevapladı.

Bu mağduriyeti nasıl aşmamız gerekiyor? Sorusuna başı örtmenin farz olmadığını iddia eden Prof. Dr. Nusret Aras, " Türban farz değil. İslam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarımız bunu bir kaza olarak saymalıdırlar." cevabını verdi. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın ise üniversitesine Museviliğin sembolü olan 'kipa' ile girilmesinde hiçbir sorun olmayacağını belirtti.

Rektörler, derslere alınmayan başörtülü öğrencilerin başlarını açarak derslere girebileceklerini söyledi. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın ise üniversitesine kipa ile girilmesinde bir sorun olmayacağını söyledi. Prof Akaydın, "Müslüman bir ülke olduğumuz için türban yasağını savunuyorum. "Ben Hristiyan bir ülkenin rektörü olsam uğraşmam bu işle." Diyen Akaydın, "Benim üniversiteme kipayla girsinler hiç sorun olmaz, Müslüman bir ülke olduğumuz için baskı oluşacak. Bunu da yanlış yere çekmesinler kipayla gelen yüzde 20 olsa onu da yasaklarım." Şeklinde konuştu. Prof. Dr. Aras, "İslam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarımız bunu bir kaza olarak saymalıdırlar. Bu bir farz değildir. Dünyada 1,5 milyar Müslüman var. Bunların birçoğu en temel farzlardan Hac vazifesini yapamıyor. Bu durumda bu kişiler Müslüman değil mi?" şeklinde konuştu. Üniversitelere hiç kimsenin dinsel kisveleriyle girmediğini iddia eden Aras, "Biz kimsenin dini inançlarına karşı değiliz. Ülkede Alevi vatandaşlar da var. 14 milyon civarında Alevi var. 500 bin öğrencinin Alevi olduğunu tespit ederseniz bunların dinsel simgeleriyle üniversiteye girmeleri doğru olur mu? Dinimizi yaşayacağız demek laikliğin ihlalinin kendisidir." iddiasında bulundu.

16 Ocak 2008 Çarşamba

Dikey geçiş mağdurları çözüm bekliyor


İntibak sürecinde bir dersten kalarak okuldan atılan dikey geçiş mağdurları çıkış yolu arıyor.

Geçen ay Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlülüğe giren yönetmelik neticesinde, intibak sürecinde iki derse kadar zayıfı olan öğrencilere bir üst sınıfa geçme olanağı tanındı. Daha önce mağdur olan dikey geçiş mağdurları Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) mağduriyetlerinin giderilmesi için talepte bulundu.Dikey geçiş mağdurları çözüm bekliyor

“Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Devamları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, 16 Aralık 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlülüğe girdi. Önceki yönetmeliğe göre, üniversitelerin ön lisans programından lisans programlarına dikey geçiş yapan öğrenciler 1 yıl intibak sürecine sokuluyor ve bu süreçte öğrencinin hiçbir dersten kalmaması gerekiyordu. Yapılan yönetmelik değişikliği neticesinde, 2 derse kadar zayıfı bulunan öğrencilerin bir üst sınıfa geçmesi sağlandı. Buna karşın yönetmeliğin; yayımlandığı tarih itibariyle geçerli olması nedeniyle daha önce mağdur olan öğrenciler bu haktan yararlanamayacak. “www.af2007.com” isimli eğitim portalı aracılığıyla MEB ve YÖK’e başvuruda bulunan dikey geçiş mağdurları, mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.

Yönetmelik değişikliği öncesi, intibak süresinde bir dersten kaldıkları için okuldan atılan dikey geçiş öğrencileri arasında, okul birincileri ve sağlık sorunları nedeniyle okula devam edemediklerini belirten öğrenciler de bulunuyor.