29 Haziran 2010 Salı

6. VE 7. SINIF için SBS KALDIRILIYOR



Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu Seviye Belirleme Sınavı'nın 6. ve 7. sınıflarda kademeli olarak kaldırılacağını açıkladı. 8. sınıflar sadece kendi müfredat konularından sorumlu olacak.

6. VE 7. SINIF SBS KALDIRILIYOR

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Seviye Belirleme Sınavının (SBS) 6 ve 7. sınıflarda kademeli olarak kaldırıldığını, sınavın sadece 8. sınıfta gerçekleştirileceğini bildirdi.

Çubukçu, Milli Eğitim Bakanlığı Tevfik İleri Toplantı Salonu'nda ''Ortaöğretim Geçiş Sistemi ve Seviye Belirleme Sınavı''na ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Yapılan çalışmalar ve hazırlanan raporlar doğrultusunda SBS'nin genel olarak olumlu yönleri olmakla beraber olumsuz etkilerinin bulunduğunun da tespit edildiğini kaydeden Çubukçu, şunları söyledi:

''Seviye Belirleme Sınavını 6 ve 7. sınıflarda kademeli olarak kaldırıyoruz. Sarmal bir yapı içeren müfredat doğrultusunda SBS sadece 8. sınıfta gerçekleştirilecek, bundan sonra ve 8. sınıf konularından sorumlu olacaklar. 2010-2011 eğitim-öğretim yılında 6. sınıfa başlayan öğrencilerimiz sınava girmeyecekler. Bu öğrenciler 2011-2012 yılında da 7. sınıf öğrencisi olarak sınava girmeyecekler.

Fakat bu yıl Seviye Belirleme Sınavı'nda 6. sınıfta olup eski sisteme uygun olarak sınava giren öğrencilerimiz 7 ve 8. sınıflarda da sınava girecekler. Bu yıl 7. sınıfta olup SBS'ye katılan öğrencilerimiz eski sisteme uygun olarak 8. sınıfta da sınava girip bu şekilde ortaöğretim kurumlarına yerleşecekler.''

''SBS'DE YAPMIŞ OLDUĞUMUZ BU DÜZENLEME BİR GERİYE DÖNÜŞ OLARAK ALGILANMAMALIDIR''

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Seviye Belirleme Sınavının (SBS) 6. ve 7. sınıflardan kaldırılarak sadece 8. sınıfta uygulanması kararının ''geriye dönüş'' olarak algılanmaması gerektiğini bildirdi.

Çubukçu, Ortaöğretime Geçiş Sistemi ve SBS ilgili yeni düzenlemelere ilişkin bilgi vermek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı Tevfik İleri Salonu'nda basın toplantısı düzenledi.

Ortaöğretime Geçiş Sistemi ve bundan üç yıl önce uygulamaya konulan SBS konusunda yaptıkları yeni düzenlemelerle ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla bu toplantıyı düzenlediklerini belirten Çubukçu, yaklaşık 15 milyon öğrenci ve ebeveynleriyle toplumun neredeyse tümünü ilgilendiren her soruna büyük duyarlılıkla yaklaştıklarını söyledi. En büyük zenginliği genç nüfusu olan Türkiye'nin kalkınması ve ilerlemesinin yaygın ve kaliteli bir eğitimle mümkün olduğuna işaret eden Çubukçu, bu çerçevede çağdaş bir eğitim için uygun şartlar ile ortamı hazırlama yolunda yoğun bir çaba gösterdiklerini ifade etti.

Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ancak hem eğitimin kalitesini yükseltme hem de ortaöğretimi yeniden yapılandırma çalışmalarının arzu edilen sonuçlar doğurabilmesi ve çocuklarımıza bilginin yanında değer de kazandırması sınava odaklı bir sistemde mümkün görünmemektedir. Eğitim sisteminin farklı kademelerinin çocukların gereksinimlerini karşılayacak ve onlara yaşam becerileri kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılması için sınavların sistem üzerinde yarattığı baskının ortadan kaldırılması şarttır.

Hepimizin bildiği gibi uygulanan üç sınavlı Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Sisteminin okul dışı kaynaklara yönelimi artırdığına, okulun eğitim sistemindeki merkeziliğini kaybetmesine yol açtığına ve çocukların sosyo-psikolojik gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğine yönelik kamuoyunda geniş bir uzlaşı bulunmaktadır.''

Katıldığı tüm toplantılarda eğitimcilerin, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, öğretmen, öğrenci ve velilerin SBS'nin 11-14 yaş aralığındaki çocukları olumsuz etkilediği konusunda fikir birliği içinde olduklarını gördüğünü vurgulayan Çubukçu, bunun yanı sıra Bakanlığa ve kendisine konuyla ilgili sayısız mektup geldiğini anlattı. Çubukçu, bunun, sistemi gözden geçirmeye, olumlu ve olumsuz yönleriyle SBS'nin eğitim sistemi içindeki yerini tespit etmeye yönelik Bakanlıkça başlatılan çalışmaları pekiştiren bir husus olduğunu belirtti.

Araştırmaların uzun vadeye yayıldığını ve yaklaşık bir yıldır bu konu üzerinde çalışıldığını ifade eden Çubukçu, başta Bakanlık bürokratları olmak üzere tüm paydaşlarla konunun değerlendirildiğini ve görüş alındığını söyledi.

Yapılan bütün bu çalışmalar sonucunda ve hazırlanan raporlar doğrultusunda Seviye Belirleme Sınavının genel olarak öğrenci, veli, öğretmen ve okul sistemi üzerinde olumlu yönleri olmakla beraber olumsuz etkilerinin de bulunduğunun tespit edildiğini kaydeden Çubukçu, araştırmaları akademisyenlerden oluşan bilimsel bir heyet ve Bakanlığın üst düzey bürokratlarının katılımıyla tüm paydaşlara ulaşarak gerçekleştirdiklerini anlattı.

Çubukçu, ''Bakanlığımızca, akademisyenler ve sivil toplum örgütlerince yapılan bilimsel araştırmalar ve raporlar doğrultusunda genel olarak öğrenci, veli, öğretmen, okul ve eğitim sistemi üzerinde olumlu etkileri olmakla birlikte olumsuz etkilerinin de olduğu tespit edilmiştir. Bunların en önemlilerinden biri ise çocuklarımızın sınav odaklı yaşamaktan sosyal etkinliklere vakit ayıramamalarıdır'' diye konuştu.

''AŞIRI STRES VE KAYGIDAN UZAKLAŞACAKLAR''

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, bu veriler ışığında getirilen yeni düzenlemeyi şöyle anlattı:

''Seviye Belirleme Sınavını 6. ve 7. sınıflarda kademeli olarak kaldırıyoruz. Sarmal bir yapı içeren müfredat doğrultusunda SBS sadece 8. sınıfta yapılacak ve 8. sınıf konulardan sorumlu olacaklar. 2010-2011 eğitim-öğretim yılında 6. sınıfa başlayan öğrencilerimiz sınava girmeyecekler. Bu öğrenciler 2011-2012 yılında da 7. sınıf öğrencisi olarak yine sınava girmeyecekler.

Fakat bu yıl Seviye Belirleme Sınavında 6. sınıfta olup eski sisteme uygun olarak sınava giren öğrencilerimiz 7. ve 8. sınıflarda da sınava girecekler. Bu yıl 7. sınıfta olup SBS'ye katılan öğrencilerimiz önümüzdeki yıl yine eski sisteme uygun olarak 8. sınıfta da sınava girip bu şekilde ortaöğretim kurumlarına yerleşecekler.

Böylelikle öğrencilerimizi sınavdan değil ama sınav odaklı bir sistemden, aşırı stres ve kaygıdan uzaklaştırmış olacağımızı ümit ediyorum. Velilerimizin sırtındaki büyük ekonomik yükü kaldırmayı da hedefliyoruz. Bu karar sadece SBS ile ilgili düzenlemeyi değil aynı zamanda Bakanlığımızın eğitim politikaları doğrultusunda ortaöğretimin yeniden yapılandırılması çalışmalarını destekleyici yönde olmuştur. Dolayısıyla SBS'de yapmış olduğumuz bu düzenleme bir geriye dönüş olarak algılanmamalıdır.

Yaklaşık 8 yıl önce hükümet olduğumuzda eğitim en önemli konu olarak, Sayın Başbakanımızın da ifadesiyle 'Türkiye'nin en önemli problemlerinden birisi' olarak ele alınmış ve eğitime ayrılan bütçe, Türkiye bütçesinin en büyüğü olarak bu konuya verilen önemin altı çizilmiştir. Yaklaşık 8 yıldır Türkiye'de çok uzun yıllardır, onlarca yıllardır eğitimde ihmal edilmiş olan fiziki ve teknolojik altyapı gibi çalışmalara hız verilmiştir.

Arzu edilen odur ki tüm ortaöğretim kurumlarımızın fırsat eşitliği sağlayacak şekilde, akademik başarıları yüksek olan okullar haline dönüştürmek. Bunları yapabilmek için her şeyden önce fiziki altyapıları yeterli okullara ihtiyacımız vardı. Bugün derslik başına düşen öğrenci sayısı 50-60'lı sayılardan, yaklaştığımız noktada, en geç 5 yıl içerisinde Türkiye'de eğitim ve öğretim sistemimiz içerisinde batının standartlarını yakalamış olacağız.''

Eğitimin uzun bir süreç olduğuna işaret eden Çubukçu, dolayısıyla sınav sistemi üzerinde değerlendirmeler yaparken ortaöğretim sistemindeki yeniden yapılanmayı göz önünde bulundurduklarını kaydetti. Sınav sisteminin toplumda yarattığı baskıyı dile getiren Çubukçu, velilerin birbirlerine SBS'den çocuklarının kaç puan aldığını sorduğunu aktardı. Bakan Çubukçu, sınavlardaki başarının hayat başarısı gibi algılanmasından rahatsızlık duyduğunu ve bunun ortadan kaldırılması gerektiğine inandığını söyledi.

''SINAVLARA DUYULAN İHTİYAÇ MİNİMUMA İNECEK''

Sınavlardaki başarının hayatta başarılı olma anlamına geldiği yönünde toplumda oluşan yanlış algının ortadan kaldırılması ve okullar arası kalite farkının giderilmesine yönelik çalışmalara Bakanlıkça hazırlanan ''2010-2014 Stratejik Planı''nda yer verildiğini ifade eden Çubukçu, öğrencilerin kişisel gelişimini ve sosyal katılımını öncelikli kılan, genel ortaöğretim ile mesleki ortaöğretim arasında yatay ve dikey geçişleri sağlayan daha esnek bir yapıya gereksinim duyulduğunu vurguladı.

Ortaöğretimde gerçekleştirilecek yeniden yapılanmayla önümüzdeki yıllarda genel liselerin Anadolu liseleri ile meslek liselerine dönüşeceğini belirten Çubukçu, böylece okullar arası niteliksel farklarla birlikte okul çeşitliliğinin en aza indirileceğini kaydetti. Çubukçu, böylece sınavlara duyulan ihtiyacın da minimuma ineceğini söyledi.

Kaliteli bir eğitimin tüm çocukların hakkı olduğunu ve Bakanlığın da onlara en iyi fırsatları sunmakla sorumlu bulunduğunu dile getiren Çubukçu, bu kapsamda gelecek Kasım ayında yapılacak 18. Milli Eğitim Şurası'nın gündeminin ''Ortaöğretimin Güçlendirilmesi ve Ortaöğretime Erişimin Sağlanması'' olarak belirlendiğini kaydetti.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

2010'da 25 bin öğretmen ataması yapılacak


Milli Eğitim Bakanlığına, 2010 yılı içinde 25 bin öğretmen kadrosuna atama yapılmasını öngören yasa tasarısı, TBMM Başkanlığına sunuldu.

2010'da 25 bin öğretmen ataması

Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısıyla, Bakanlığın taşra teşkilatında kullanılmak üzere toplam 70 bin kadro ihdas ediliyor. Ayrıca, tasarıyla, merkezi yönetim bütçe kanunlarına göre tahsis edilen atama izinleri dışında, Milli Eğitim Bakanlığının serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 25 bin kadroya 2010 yılı içinde atama yapılması düzenleniyor.

Tasarının gerekçesinde, Milli Eğitim Bakanlığının bilgi çağının gereklerine ve bilgi toplumunun beklentilerine cevap verebilmek için çeşitli değişim ve gelişim projeleri geliştirdiğine işaret edilerek şöyle denildi:

''Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın bilgi çağının ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verecek ve yetişmelerini sağlayacak şekilde eğitim ve öğretimin aksatılmadan sürdürülebilmesi bakımından öğretmen kadrosu ihdasının yapılması zorunlu hale gelmiştir. Öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla merkezi yönetim bütçe kanunlarına göre tahsis edilen atama izinleri dışında, Milli Eğitim Bakanlığının serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 25 bin kadroya 2010 yılı içinde atama yapılması amaçlanmaktadır.''

AA


14 Nisan 2009 Salı

Her öğrenci üniversiteye girecek



YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan sürpriz çıkışlarına bir yenisini daha ekleyerek, "İki yıl sonra üniversiteye giremeyen lise mezunu kalmayacak" dedi.

Benim de icra kurulu üyesi olduğum TÖ- DER (Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği) yönetim kurulu üyeleriyle yaptığı toplantıda, dershanecilere de şu mesajı gönderdi: "Artık eskisi gibi öğrenci bulamayabilirsiniz."
Bu nasıl olacak?

Elbette yeni üniversiteler ve meslek yüksek okulları açılarak ve mevcutların kontenjanlarını artırarak. Bu noktada uzaktan eğitimin geliştirilmesi de çok önemlidir.

***

Prof. Dr. Özcan, önceki YÖK Başkanlarından çok farklı bir görüntü sergiliyor. Ne olursa olsun statükoyu koruma gibi bir derdi yok. 'Yok, olmazcı' da değil. Bir şeyler yapmak istiyor. Yeni fikirler ortaya atıyor.
Örneğin, üniversitelerin paralı olması fikri aslında çok önemlidir. Pek çok problemi çözecektir. Ama tepki alacağı için siyasetçilerin ve bürokratların ortaya atması çok risklidir. Ama O, risk alan biri. Bazen düşünceleri sözlerinin önüne geçebiliyor. Bu hızı ve cesareti bir şans olabilir.

Çünkü, taşın altına elini sokmayanlardan dolayı YÖK'ün sorunları yeteri kadar birikti zaten.

***

Geçtiğimiz yıl üniversite kontenjanları yüzde 20 artırıldı. 525 bin yeni öğrenci alındı. Bu önemli bir hamledir. Yeterince planlanmadan şişirme yapıldı diye eleştirildi. Ama son 12 yıldır birikim vardı. Öğrencilere okuma hakkı sağlanamıyordu. Büyük ölçüde buna cevap verildi.

Şimdi öğrenci sayısı 40 binin üzerinde olan İstanbul Üniversitesi, Marmara, Gazi, Uludağ ve Selçuk Üniversiteleri'nin bölünüp yeni üniversiteler kurulması gündemde. Amaç yeni yapılanmayla verimi artırmak. Ek kontenjanlar da sağlanabilir.

Bu işe YÖK karışmasın, üniversiteler kendi içerisinde halletsin diye eleştirenler var. Belki doğru olan bu, ama madem kendi içlerinde çözebiliyorlardı da, bugüne kadar niçin yapamadılar, diye sormamak da elde değil.

***

Prof. Dr. Özcan, iki yıl sonra üniversitelerin kontenjanını 725 bine çıkarmayı hedefliyor. Bu yıllık lise mezunu sayısını karşılıyor. Beklemeli öğrencilerin istihdamına yönelik ise, uzaktan eğitim cazip hale getirilecek.
Elbette, henüz 500 bin kontenjan olanağı varken, yılda 1.5 milyon öğrenci talebinin karşılanması çok zor.
Ama 1 milyonu aşkın öğrenciyi sokaktan kurtarmak için, YÖK'te her zamankinden çok iyi niyet ve cesaret görüyorum.

***

Her öğrenciye üniversitede okuma hakkı tanınınca, dershanelerin işi biter mi?

Asla. Çünkü her öğrenciye istediği fakültede okuma hakkı sağlanamayacaktır. Daha iyi bir üniversiteye girebilme yarışı olacaktır. Yarışın ve sınavın olduğu her yerde dershanelere ihtiyaç duyulur. Liseye girişlerde olduğu gibi.

İlköğretim mezunlarının açıkta kalma durumları yok ama her yıl 1 milyon öğrenci Anadolu ve fen lisesi sınavına giriyor. Dershanelerde hazırlanarak.

***
Elbette eğitimde kalite ve verimlilik önemli. Yeterli alt yapı sağlanmadan kontenjan artırmak doğru değil. Ama okuma hakkının verilememesi hiç doğru değil. Yetersiz eğitimden bile mahrum bırakmaktır.


Sosyaller Fenliler’i solladı



Sosyaller Fenliler’i solladı

Öğrenci Seçme Sınavı okul türlerine göre başarı sıralamasında Fen Liseleri geride kaldı.

5 yıl önce kurulan Sosyal Bilimler Lisesi'nde yüzde 92.2 başarı yakalandı. En başarılı okul türü olarak hafızalara kazınan Fen Liseleri ise yüzde 67.4 başarı oranıyla ikinci sıraya geriledi.

5 Aralık 2008 Cuma

YÖK öğrenci affı Açıklaması


Kendi isteğiyle okuldan ayrılan öğrenciler de aftan yararlanacak

Yükseköğretim Kurulu, okuldan atılma ihtimali olan üniversite öğrencilerini sevindirecek bir karar verdi. 28 Ekim'de yürürlüğe giren Öğrenci Affı Yasası'nı genişleten YÖK, bu tarihten sonra kendi isteğiyle okuldan ayrılanları da af kapsamına aldı.Öğrenciler, 28 Aralık'a kadar af başvurusunda bulunabilecek.

YÖK, üniversitelerin tereddüde düştüğü ihtilaflı bir konuyu öğrenci lehine karara bağladı. Buna göre halen üniversiteden atılma tehlikesi bulunan veya başarılı olamayacağına kanaat getiren öğrenciler kendi istekleriyle üniversiteden ayrılırsa aftan yararlanabilecek.


28 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren yasa, 7 Haziran 1995'ten bu yana her ne sebeple olursa olsun üniversiteden ilişiği kesilen öğrencileri kapsıyor. Kanun, çıktığı tarihten itibaren 2 aylık başvuru süresi içerisinde 'okul tarafından ilişiği kesilenleri' de içeriyor. Ancak üniversitelerde yasa çıktıktan sonra 'kendi isteğiyle üniversiteden ayrılan' öğrencilerin bu kapsamda olmadığı yönünde ihtilaf çıkmıştı. YÖK Yürütme Kurulu, 26 Kasım'da yaptığı toplantıda kendi istekleriyle 28 Aralık'a kadar üniversiteden ayrılacak öğrencileri de af kapsamına aldı.

Öte yandan Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Hasan Albayrak, aftan yararlanacak öğrencilere kredi borçlarını erteleme çağrısı yaptı. Kurumun son yıllarda kredi borçlarını yakından takip ettiğini hatırlatan Albayrak, şunları söyledi: "Bu kişiler yeniden öğrenci olduklarına göre öğrenim ve katkı kredi borçlarının tahsilini erteleyeceğiz. Ancak bu durumdaki öğrencilerin bize başvurmaları lazım. Tabii bu kişilerin herhangi bir işte çalışmıyor olmaları gerekiyor."

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı eğitim kurumları (GATA, harp okulları ve astsubay meslek yüksekokulları) ile polis akademisi ve bağlı yükseköğretim kurumlarında önlisans ve lisans öğrenimi görenler de aftan yararlanabiliyor. Ancak bu öğrenciler askerî ve polis okullarına değil, normal üniversitelerin bölümlerine yerleştiriliyor. Bu durumdaki öğrencilerin YÖK'e başvurması gerekiyor.

Aftan yararlanacak öğrencilere, devam şartını yerine getirmedikleri dersler için bir öğretim yılı, dönemlik dersler için 1 dönem devam etme ve 4 sınav hakkı tanınıyor. Not ortalaması nedeniyle mezun olamayanlara, istedikleri 3 dersten not yükseltmek için 2 sınav hakkı veriliyor. Yüksek lisans öğrencileri için bir, doktora için de 3 yıl tez hazırlama süresi tanınıyor.


28 Ekim 2008 Salı

Meslek lisesi mezunlarına müjde


YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan katsayı adaletsizliğinin kalkacağını açıkladı. Yüksek öğretimle ilgili bir radikal öneri de Cumhurbaşkanı Gül'den geldi.

Meslek lisesi mezunlarına müjde

Üniversite kapısından dönen lise mezunlarına müjde. Artık her lise mezunu üniversiteli olacak.

Müjde bizzat yüksek öğretimin başındaki isimden geldi. YÖK Başkanı bugün meslek liselileri de sevindirdi. Ve katsayı adaletsizliğinin kalkacağını açıkladı.

CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL:

üksek öğretimle ilgili bir radikal öneri de Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Cumhurbaşkanı Gül, "Rektör seçiminde yetkilerimi devretmeye hazırım" dedi.

Dünya üniversiteleri bilimde çığır açıyor. Türkiye'de ise yüksek öğretim kısır rektör seçimi tartışmalarının gölgesinde kalıyor.

Eğitim sistemimizdeki bu soruna Abdullah Gül'den bugün radikal bir çözüm önerisi geldi. Cumhurbaşkanı Gül, "Rektörleri belirleme yetkimi devretmeye hazırım" dedi.

Rektör seçimi tartışmalarının üniversitelerde derin yaralar açtığını düşünen tek isim Cumhurbaşkanı değil. YÖK Başkanı da bu konuda Cumhurbaşkanı Gül'le benzer düşüncelere sahip.

YUSUF ZİYA ÖZCAN

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, yürüttükleri çalışmalardan söz ederken, "en önemli konunun, mesleki ve teknik eğitimi seçenlerin seviyenlerini yükseltmek ve önlerindeki engelleri kaldırmak olduğunu" vurgulayarak, "Bu amaçla, meslek liselerinden başlamak doğru olacaktır ve bu liselere sınavla öğrenci alınması için Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam etmektedir" dedi.

Meslek liselilere uygulanan katsayı uygulamasının, "onların gelişimini önlemeyecek hale getirileceğini" ve "dikey geçiş imkanlarının olabildiğince artırılacağını" bildiren Özcan, "Halen, üzerinde çalıştığımız ÖSS sistemi ile üniversiteye giriş daha çağdaş bir hale gelecek ve sorunlar kendiliğinden çözülecektir." dedi.

Yusuf Ziya Özcan, TÜSİAD tarafından Avrupa Üniversiteler Birliği Kurumsal Değerlendirme Programı'na hazırlatılan "Türkiye'de Yüksek Öğretim: Eğilimler, Tartışmalar ve Fırsatlar" başlıklı raporunun sunumu amacıyla Sheraton Oteli'nde düzenlenen toplantıda konuştu.

Yükseköğretim sistemine ilişkin bilgi vererek, yürüttükleri çalışmaları anlatan Özcan, diğer ülkelerin eğitime ilişkin sorunlarından farklı olarak Türkiye'deki en önemli sorunun, üniversite öğretimi talep eden ortalama 1,5 milyon mezununa üniversitelerde yer bulmak olduğunu belirtti.

Bu problemi çözebilmek için farklı yaklaşımlar uyguladıklarını söyleyen Özcan, kontenjanlardaki artışı ve taban puanların düşürülmesini örnek gösterdi.

Özcan, ayrıca vakıf üniversitelerini desteklediklerini, yaratacakları kapasite artışının yükseköğretim sistemi için yararlı olacağını düşündüklerini vurgulayarak, "Yeni açılan üniversite kontenjanları, ikinci öğretimdeki genişlemeler, Açık Öğretim'in bütün bölümlerinin herkese açık hale gelmesi ve yeni uzaktan öğretim programları sayesinde önümüzdeki yıllarda bütün lise mezunu öğrencilerimize üniversite imkanı sağlanacaktır" diye konuştu.

Yüksek öğretim sisteminin, ikinci öncelikli sorununun, öğretim üyesini ihtiyacını karşılamak olduğuna işaret eden Özcan, yürütülen çalışmaları anlattı ve sonuçların gelecek yıllarda alınacağını söyledi.